Gülen Hareketi, Fethullah Gülen tarafından kurulan ve eğitim, medya ve sivil toplum alanlarında faaliyet gösteren bir yapıdır. Ancak, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından Türkiye hükümeti tarafından “terör örgütü” olarak ilan edilmiş ve harekete mensup olduğu iddia edilen bireyler ve kurumlar sistematik baskıya maruz bırakılmıştır. Birleşik Krallık tarafından yayınlanan Gülenist Hareketi: Türkiye Raporu (Ekim 2023), hareketin karşı karşıya kaldığı insan hakları ihlallerini detaylandırmaktadır. Bu makale, rapordaki bulguları ele alarak, uluslararası hukuka aykırılıkları ve Türkiye’de ifade özgürlüğü ile insan hakları üzerindeki etkilerini incelemektedir.
Türk hükümeti, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin sorumluluğunu Gülen Hareketi’ne yüklemiş ve bu gerekçeyle geniş çaplı bir baskı politikası yürütmüştür. İngiltere raporuna göre, on binlerce kişi terör suçlamalarıyla mahkûm edilmiş, yüz binlerce insan gözaltına alınmış ve binlerce kamu çalışanı görevlerinden ihraç edilmiştir. Ayrıca, birçok medya kuruluşu, eğitim kurumu ve şirket kapatılmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Bu önlemler, sadece darbe girişiminde fiilen yer aldığına dair kanıt sunulamayan kişileri değil, geniş bir kesimi hedef almıştır. Bu durum, kolektif cezalandırma uygulaması olarak değerlendirilebilir ve hukukun evrensel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Özellikle, yargılama süreçlerinde adil yargılanma ilkesinin ihlal edilmesi dikkat çekmektedir. Avrupa Komisyonu ve ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına göre, Gülen Hareketi ile bağlantılı olduğu öne sürülen bireylerin hukuki süreçleri, bağımsız ve tarafsız bir yargı mekanizmasından yoksundur. Uzun tutukluluk süreleri, işkence ve kötü muamele iddiaları uluslararası insan hakları örgütleri tarafından defalarca gündeme getirilmiştir. Türkiye hükümeti bu suçlamaları reddetse de, bağımsız gözlemcilerin raporları aksi yönde kanıtlar sunmaktadır.
Baskılar, yalnızca Türkiye sınırları içinde kalmamış, yurtdışına kaçmak zorunda kalmış hareket mensupları da hedef alınmıştır. Türkiye, harekete mensup kişilerin yakalanması ve iadesi için 112 ülkeye başvuruda bulunmuş, oralarda uluslararası hukuka aykırı istihbari faaliyetler yürütmüş ve bunlar neticesinde şimdiye kadar 126 kişi zorla Türkiye’ye kaçırılmıştır. Bu durum, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından “zorla geri gönderme yasağı” ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir. İltica başvurularında bulunmuş ya da hali hazırda geçerli bir oturum hakkı olan kişilerin, geri gönderildikten sonra işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kaldığı yönündeki bulgular ciddi bir hukuki ve etik tartışma yaratmaktadır.
Avrupa Komisyonu’nun 2021-2022 raporuna göre, Türkiye’de cezaevlerinde işkence ve kötü muamele vakaları artış göstermiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı da, Gülen Hareketi ile ilişkilendirilen kişilerin cezaevinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını bildirmiştir. Ancak, Türk hükümeti bu iddiaları reddetmektedir. Öte yandan, keyfi tutuklamalar ve pasaport iptalleri gibi uygulamalar, seyahat özgürlüğü ve kişi güvenliği açısından ciddi ihlaller oluşturmaktadır. İnsan hakları hukuku, herhangi bir bireyin suçluluğu kanıtlanmadan seyahat özgürlüğünün keyfi biçimde kısıtlanmasını kabul etmez.
Türkiye’deki hukuki süreçlerin mevcut durumu göz önüne alındığında, bu baskılar yalnızca belirli bir gruba değil, genel anlamda ifade özgürlüğüne ve hukukun üstünlüğüne yönelik bir tehdit teşkil etmektedir. Muhalif düşüncelerin bastırılması, sadece Gülen Hareketi mensuplarına yönelik değil, geniş bir toplum kesimini etkileyen bir durumdur. Dolayısıyla, bu baskıların Türkiye’de demokratik değerler ve insan hakları açısından ciddi sonuçlar doğurduğu söylenebilir.
Gülen Hareketi’ne yönelik baskılar, uluslararası hukuka aykırı, insan hakları ihlalleri kapsamında değerlendirilmelidir. Birleşik Krallık raporu ve diğer uluslararası kaynaklar, hareketle bağlantılı bireylerin ve kurumların sistematik baskıya maruz kaldığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, Gülen Hareketi’nin durumu yalnızca bir iç mesele değil, uluslararası toplumun dikkatle ele alması gereken bir insan hakları sorunu olarak görülmelidir. Demokrasi, hukuk devleti ve temel haklar çerçevesinde, bu tür sistematik ihlallerin önlenmesi adına küresel çapta adımlar atılmalıdır.
Birleşik Krallık Gülenist Hareketi raporuna şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.gov.uk/government/publications/turkey-country-policy-and-information-notes/country-policy-and-information-note-gulenist-movement-turkey-february-2022-accessible-version
