Lawyers In Exile

Savunma Hakkı’nın Kısıtlanması konulu rapor UPR kapsamında BM ye sunuldu.

SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

TURKEY

Submission to the UN Universal Periodic Review

January 2020

İÇİNDEKİLER

¬ Giriş………………………………………………………………………………………..2

¬ Önceki Gözden Geçirmenin Değerlendirilmesi……………………………………………3

¬ Avukat Yardımından Faydalanma Hakkı İhlalleri…………………………………………3

¬ Gözaltı Safhasındaki İhlal ve Kısıtlamalar…………………………………………….4

¬ Soruşturma Safhasındaki İhlal ve Kısıtlamalar………………………………………..5

¬ Avukatın Dosya İçeriğini İnceleme Hakkına Kısıtlama……………………………….5

¬ Yargılama Safhasındaki İhlal ve Kısıtlamalar…………………………………………5

¬ Avukatsız Duruşmaya Devam Edilebilmesinin Yolunun Açılması……………………5

¬ Avukatlık Görevinden Yasaklama…………………………………………………….6

¬ Cezaevinde Avukatla Görüşme Hakkına Kısıtlama…………………………………..6

¬ Avukatla Yeterli Süre Görüşme Hakkına Sınırlama………………………………….8

¬ Re’sen Görevlendirilen Avukatlar……………………………………………………9

¬ Avukatların Tutuklanması ve Yargılanması………………………………………….9

¬ Öneriler…………………………………………………………………………………10

Giriş ve Raporun Özeti
Hukuk devletinin temel unsurlarından olan adil yargılanma hakkının ve adil yargılama açısından da savunma hakkının tanınması ve korunması zorunludur. Savunma hakkından yoksun bırakılan, tarafsız ve bağımsız bir mahkemede yargılanmayan kişinin, bir hukuk devleti içersinde temel haklara sahip olduğunu söylemek mümkün değildir.
Devletin normlara uygunluğunu denetleyecek mekanizmaların sağlıklı ve objektif çalışabilmesi açısından savunma hakkının özel bir yeri bulunmaktadır. Ceza muhakemesinde devletin normlara uygunluğunu denetleyecek olan kişi müdafiidir. Özellikle ceza yargılama sürecinde savunma, sanığın masum olduğunu tam bir eşitlikle söyleyebilmelidir ki, sağlıklı, adil bir hüküm kurulabilsin. Savunmaya imkân tanınmazsa, iddia hüküm olur.
Raporda, Türkiye Cumhuriyetinin 15 Temmuz 2016 yılından sonra çıkarttığı Olağan Üstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ile fiilen ortadan kaldırdığı Savunma Hakkı ve ihlaller incelenmiştir.

Önceki Gözden Geçirmenin Değerlendirilmesi

Türkiye tarafından 2015 tarihli gözden geçirmede; Adil yargılanma konusunda güçlendirmeler yapıldığı, insan haklarının korunması konusunda uluslararası standartlara uygun düzenlemeler yapıldığı, silahların eşitliği ilkesi gereğince düzenlemelerin yapıldığı, adil yargılamaya engel olan özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığı şeklinde değerlendirmeler yapılarak, savunma hakkı konusunda uluslararası standartlara uygun düzenlemelerin yapıldığı belirtilmiştir.

Ancak, bu raporda savunma hakkının kullanılmasının yasal düzenleme ve fiili müdahalelerle engellendiği ve engellenmeye devam edildiği izah edilecektir.

Avukat Yardımından Faydalanma Hakkı İhlalleri

Bir suç soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan herkes, gözaltına alındığı ilk andan itibaren kendi seçeceği bir avukat yardımından etkin şekilde yararlanma hakkına sahiptir. Gözaltının ilk anından itibaren şüphelinin kendi belirleyeceği bir avukat yardımından yararlanma hakkının güvence altına alınmış olmasının nedenleri, bireyin kendisini suçlamama hakkına(freedom from self-incrimination)saygı gösterilmesini sağlamak, savunmasını organize etmek, şüpheli lehine delillerin araştırılmasını sağlamak, sorguya ve ifade almaya hazırlık yapmak ve nezarethane şartlarını kontrol altında tutup işkence ve insanlık dışı muamele yasağının etkin şekilde uygulanmasını sağlamaktır.

Gözaltı Safhasındaki İhlal ve Kısıtlamalar

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında KHK ile yapılan düzenleme ile gözaltının ilk 5 günü avukat görüşüne yasak getirilmiş, sonrasında ise şüphelinin özel avukatı ile görüşmesi fiilen engellenmiştir. Bu süreçte Barolar tarafından görevlendirilen avukatların şüphelinin haklarını korumaya yönelik işlem yapması baskı ve tehditle engellenmiştir.

Bazı İl Baroları tarafından kolluk aşamasında şüphelilere avukat gönderilmemiştir. Böylece, en temel sanık haklarından biri olan avukat yardımından yararlanma hakkının gereklerinin, özerk olan bazı Barolar tarafından da yerine getirilmediği anlaşılmıştır.

25 Temmuz 2016 tarih ve 668 sayılı KHK ile gözaltına alınanların ilk beş gün boyunca avukatla görüşmeleri, tamamen yasaklanmıştır. Bu yasak 23 Ocak 2017 tarih ve 684 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihe kadar altı ay devam etmiştir. Darbe girişimi sonrası gözaltına alınan şüpheliler bu en temel sanık hakkından yararlandırılmadan gözaltında bekletilmiştir. İlk beş gün boyunca ifade almak 668 sayılı KHK ile yasaklanmış olmasına rağmen şüpheliler “mülakat adı altında geceleri” sorguya çekilmiş ve ifadeleri alınmıştır. Şüpheliler bu süre boyunca, ikna ve işkence odalarında, mülakat adı altında yasak olan usullerle itirafçı olmaya, isim vermeye ve hazır ifadelere imza atmaya zorlanmıştır. Bu çerçevede, darbe mağdurları için CHP’nin kurduğu komisyona 40 bin başvuru yapılması olayın vahametini göstermektedir. Söz konusu altı ay içerisinde gözaltında binlerce işkence vakası meydana gelmiştir. İşkence mağdurlarına, yaşadıkları işkence olaylarını anlatırlarsa, eşlerine tecavüz edileceği, çocuklarına ve yakınlara zarar verileceği tehdidinde bulunulmuştur. Tüm bu tehditlere rağmen, bazı işkenceciler hakkında şikâyette bulunulmuş, ancak işkenceci bu görevliler hakkında, tamamen hukuk dışı bir şekilde 667 sayılı KHK’nın 9. maddesi gerekçe gösterilerek kovuşturmaya yer olmadığına dahi karar verilebilmiştir.İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, OHAL’de avukatlar bile işkenceye ses çıkaramaz hale gelmiştir.

Soruşturma Safhasında Yapılan Kısıtlamalar

Avukatın Dosya İçeriğini İnceleme Hakkına Kısıtlama

668 sayılı KHK’nın 3/1-l maddesi ile de, “Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının kararıyla kısıtlanabilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece avukatların müvekkillerini etkin şekilde savunma ve tutukluluklarına etkin biçimde itiraz etme hakları ellerinden alınmış, şüphelilerin uluslararası hukuk tarafından da korunan hakları genel bir düzenleme ile ortadan kaldırılmıştır.

Yargılama Safhasındaki Kısıtlamalar

Duruşmada Avukat ile Temsile Kısıtlama

676 sayılı KHK’nın 1. maddesiyle CMK’nın 149. maddesine yapılan eklemeyle, “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabileceği” hükme bağlanmıştır. Böylece, maddenin eklemeden önceki halinde sadece soruşturma evresinde, şüphelinin ifadesi alınırken geçerli olan üç avukat sınırlaması, kovuşturma aşamasını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu durumda, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar nedeniyle yargılanan sanık duruşmada sadece üç avukatla temsil edilebilecektir. Böylece özellikle siyasi davalarda çok sayıda avukatın duruşmada hazır bulunarak savunma yapmasının önü kapatılmıştır.

Avukatsız Duruşmaya Devam Edilebilmesinin Yolunun Açılması

Ceza Muhakemesi Kanunu, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir avukatın şüpheli veya sanığa hukuki yardımda bulunması zorunluluğu getirmiştir. Bu suçların konu olduğu yargılamalarda, mü- dafinin yokluğunda duruşmaya devam edilememesi sanığın hakları ve menfaatleri için çok önemli bir güvence oluşturur.

676 sayılı KHK’nın 5. maddesinin Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) yaptığı eklemeyle, kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde, “müdafinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebileceği” düzenlenmiştir. İlgili hükme eklenen bu cümleyle, özellikle sanık avukatlarının mahkeme heyetini protesto ederek duruşmayı terk etmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır. 696 sayılı KHK ile de, kanun hükmünde yer alan “mazeretsiz olarak” ifadesinden sonra, “duruşmaya gelmemesi veya” ifadesi eklenmiştir.Böylece sadece müdafinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde değil, duruşmaya gelmemesi durumunda da duruşmaya devam edilebilmesinin önü açılmıştır.

Avukatlık Görevinden Yasaklama

Yine 676 sayılı KHK ile CMK’da düzenlenen müdafilik görevinden yasaklamanın sınırları alabildiğine genişletilmiştir. Kanunun önceki halinde, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, silahlı örgüt kurma ve yönetme ile terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olanların müdafiliğini üstlenen avukatların, kendileri hakkında da aynı suçlardan kovuşturma bulunması halinde, bir yıl süre ile müdafilikten yasaklanabileceği ve bu sürenin, iki kez, en fazla altı ay süreyle uzatılabileceği düzenlenmişti. 676 sayılı KHK’nın 2. maddesi, avukatın müdafilikten yasaklanabilmesi için, hakkında ilgili suçlardan bir ceza soruşturması açılmış olmasını yeterli kılmıştır. Üstelik bu yasaklama için, müdafiye isnat edilen suç ile şüpheli/sanığa isnat edilen suç arasında organik bir bağ da aranmayacaktır. Kanunun önceki halinde, avukatı müdafilikten yasaklanabilecek olan kişiler “tutuklu ve hükümlüler” iken, 676 sayılı KHK, “tutuklu veya hükümlü” ifadesini “şüpheli, sanık veya hükümlü” şeklinde değiştirerek, avukatın sadece kovuşturma aşamasında değil; müvekkili hakkındaki ceza soruşturması sürerken de müdafilikten yasaklanabileceğini düzenlemiştir. Düzenleme, müdafi hakkında, yukarıda sayılan suçlardan birisinden sadece soruşturma başlatılmış olsa bile yasaklama yoluna gidilebileceğini düzenleyerek, masumiyet karinesini hiçe saymaktadır. Bu hükmün yaygın ve ölçüsüz biçimde uygulanması sonucunda çok sayıda avukat müdafilikten yasaklanmış ve siyasi davalarda şüpheli ve sanıklar kendilerini savunacak avukat bulmakta güçlük çekmeye başlamışlardır.

Cezaevinde Avukatla Görüşme Hakkına Kısıtlama

Şüpheli ya da sanık, avukatıyla hiçbir engel olmadan görüşebilmelidir; şüpheli ya da sanık, özellikle üçüncü bir kişinin gözü ve kulağı olmadan, avukatıyla baş başa görüşüp iletişim kurabilmelidir. Avukatla görüşme esnasında bir polisin bulunması, bu hakkı açıkça ihlal eder. Eğer bir avukat, müşterisi ile üçüncü kişilerin eşlik etmediği şekilde ve gözetlenmeden görüşemezse, müvekkilinden gizli talimatlar alamazsa, avukatın sanığa olacak hukuki yardımı büyük oranda etkisini kaybeder.

Ancak, 667 sayılı KHK’nın 6/1-d bendi ile tutukluların avukatlarıyla görüşmelerine sınırlandırmalar getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, “Tutuklu olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirilmesi, bunlara emir ve tâlimat verilmesi veya yorumlarıyla gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi ihtimalinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısının kararıyla, görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, tutuklu ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli hazır bulundurulabilir, tutuklunun avukatına veya avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Tutuklunun yaptığı görüşmenin, belirtilen amaçla yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce, taraflar bu hususta uyarılır. Tutuklu hakkında, tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemiyle tutuklunun avukatlarıyla görüşmesi sulh ceza hâkimliğince yasaklanabilir. Yasaklama kararı, tutuklu ile yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesi Cumhuriyet savcısı tarafından istenebilir. Görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.”

Bu hüküm uyarınca, OHAL döneminde terör örgütü suçlamasıyla tutuklu olan şüpheli ya da sanıkların avukatlarıyla görüşmeleri sistematik olarak kamera ile kayıt altına alınmış ve tutuklular en az bir cezaevi görevlisinin eşliğinde avukatıyla görüşme yapabilmişlerdir. Ayrıca tutuklunun avukatına ya da avukatın tutukluya verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalara ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilmesi mümkün hale gelmiştir. Görüşmelerin gün ve saatlerine sınırlandırma getirilmiş ve belirli şartların oluşması durumunda tutuklunun avukatıyla görüşmelerinin yasaklanabileceği de öngörülmüştür. Bu durumda ilgili baro başkanlığınca tutuklu için yeni bir avukat görevlendirileceği düzenlenmiştir. OHAL süresince, baro tarafından bildirilen avukatın -yukardaki gerekçelerle- değiştirilmesi Cumhuriyet savcısı tarafından istenebilecektir. Bu düzenleme ile tutuklunun kendi seçtiği avukatı aracılığıyla temsiline kısıtlama getirilmiş, avukatların mesleklerini hiçbir engel olmadan, özgürce icra edebilmeleri neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. Ayrıca, KHK hükümlerinin dışında bazı cezaevlerinde keyfi olarak ek fiili kısıtlamalar da getirilmiş olup, bu nedenle de avukat ile tutuklu arasındaki görüşmeler sağlıklı bir şekilde yapılamamaktadır. İstisnai birkaç cezaevi dışında hafta sonları avukatlar ile tutuklu görüşü yapılamamaktadır.

676 sayılı KHK da, cezaevinde avukatla görüşme hakkına da ciddi sınırlamalar getirmiştir. KHK’nın 6. maddesinin, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a yaptığı eklemeyle, TCK’da düzenlenen belirli suçlar ve TMK kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinin Cumhuriyet savcısının talebi ve infaz hâkiminin kararıyla üç ay süreyle teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebileceği; hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla bir görevlinin görüşmede hazır bulundurulabileceği; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örneklerine, dosyalarına ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabileceği veya görüşmelerin gün ve saatlerinin sınırlandırılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu süre, üç aydan fazla olmamak şartıyla birden fazla kez uzatılabilecektir. Kanuna getirilen ek düzenleme, sürenin uzatılması yetkisine bir sınır getirmemiştir. Hükümlünün, terör örgütü veya diğer suç örgütlerini yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve talimat verdiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar ilettiğine dair bilgi, belge, bulgu elde edilmesi halinde görüşme sona erdirilerek, hükümlünün avukatıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilecektir. KHK ile, tüm bu tedbirlere aynı şekilde tutuklular hakkında da hükmedilebileceği düzenlenmiştir.

667 sayılı KHK benzer kısıtlamaları tutuklular bakımından zaten getirmiştir. 676 sayılı KHK ise benzer sınırlamaları yasalaştırarak, hükümlüler bakımından Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a eklemiş oldu.

Avukat ile Yeterli Süre Görüşme Hakkına Sınırlama

Ayrıca, savunmasını hazırlayabilmesi için, sanığın avukatıyla görüşmesinde yeterli süre ve imkanlar sunulmalı; yeterli sayıda ziyarete izin verilmelidir. Yeterli sayı ve sürede ziyarette bulunma açısından cezaevindeki maddi imkânsızlıklar avukata ve sanığa gerekçe gösterilemez; tutukluluk ortamındaki maddi yetersizlikler sanığın avukatıyla yeterli şekilde görüşüp savunmasını hazırlamasına imkân vermezse bu hak ihlal edilmiş olur. Yukarıda örnekleriyle de belirtildiği gibi şüpheli ile avukatların görüşme sayı ve süreleri gerek gözaltında gerekse cezaevlerinde keyfi olarak fiilen kısıtlanmaktadır.

Resen Görevlendirilen Avukatlar

Özellikle hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile cezalandırılma riski olan yargılamalarda, sanığın ödeme imkânları yoksa kural olarak sanığa karşılıksız avukat atama zorunluluğu vardır. Avukat ile müvekkili arasındaki ilişki güvene dayalı olduğu için, kural olarak hangi avukatın seçileceği konusunda ulusal makamların sanığın arzusunu dikkate alması gerekir. Bu çerçevede Baro tarafından resen atanan avukatlar, şüpheli ya da sanığın etkin ve somut bir şekilde savunmasını yapmak zorundadır. Eğer etkin bir savunma yapılmadığı anlaşılırsa, resen atanmış avukatın görevine son verilmeli ve yeni bir avukat atanmalıdır. Bu hakkın etkin bir şekilde güvence altına alındığını gözetme yükümlülüğü devlete aittir.

Birçok Baro, darbe girişimi sonrası gözaltılar için sınırlı sayıda avukatı CMK avukatı (resen atanacak avukat) olarak özel şekilde belirlemiştir. Özel belirlenen avukatlara Adalet Bakanlığınca özel brifingler verildiği ve nasıl davranmaları gerektiğinin dikte edildiği sosyal medyada iddia edilmiştir. Bazı illerde, birçok avukat müvekkillerine itirafçı olmalarını telkin etmiş, şüphelilerin kendilerini suçlamama haklarının tam tersi ve bu en temel sanık hakkının ihlaline yol açacak şekilde, avukatlık mesleğinin gerekleriyle taban tabana zıt bir şekilde, Hükümet ajanı gibi davranmışlardır. Bu hususta sosyal medyada isim belirtilerek birçok haber yapılmış, ancak söz konusu avukatlar hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır.

Buna karşılık, bazı şüpheli veya sanıkların kendilerinin seçtiği avukatla temsil edilme ve onun hukuki yardımından yararlanma hakları da ihlal edilmiştir. Örneğin, birçok şüphelinin gözaltında kendilerini temsil edecek avukatları hazır bulunmasına rağmen, soruşturma organları şüphelinin kendi belirlediği avukatı kabul etmeyerek, Baro tarafından görevlendirilmiş avukatı şüpheli avukatı olarak kabul etmişler ve sorgu tutanağına ona imza attırmışlardır.

Avukatların Tutuklanması ve Yargılanması

Darbe girişimden önce “iddia olunan FETÖ/PDY” sebebiyle açılan tüm davalara özel vekâlet sunmuş avukatlar hakkında, darbe girişiminden sonra gözaltı kararı alınmış ve söz konusu avukatlar tutuklanmıştır. 15 Temmuz 2017 tarihi itibariyle, bir yıl içerisinde, hali hazırda Türkiye genelinde bu davalara vekâlet sunan toplam 1078 avukat hakkında gözaltı kararı alınmış ve gözaltına alınanlardan 523’ü tutuklanmıştır. Örneğin, darbe girişiminden sonra, İstanbul Barosu’na kayıtlı olup iddia olunan FETÖ/PDY sebebiyle açılan davalara vekâlet sunan 189 avukat hakkında gözaltı kararı verilmiştir. Gözaltına alınan 80’e yakın avukatın 50’si tutuklanmıştır.OHAL ilan edildiği tarihten sonra toplam 1546 avukat hakkında soruşturma açılmış, 598 avukat tutuklanmış ve bu tarihe kadar 274 avukat hakkında terörle mücadele kanunu gereğince hapis cezası verilmiştir. Tutuklananların içerisinde 14(ten fazla) Baro başkanı da bulunmaktadır. Böylece şüpheli ve sanıkların kendilerinin seçeceği ve kendilerini etkin şekilde savunacaklarını düşündükleri avukatlar tasfiye edilmiştir. Binden fazla meslektaşının gözaltına alındığını ve yarıdan fazlasının tutuklandığını gören diğer avukatlar ise, bu atmosferde siyasi suçlarla suçlanan sanıkları etkin şekilde savunmadan ve hatta vekâlet almadan çekinir olmuşlardır. Avukatlara soruşturma işlemlerinin devam ettiği esnada dahi baskılar yapılmakta ve etkin bir şekilde müvekkillerini savunmaları engellenmektedir.Human Rights Watch tarafından hazırlanan ve 10 Nisan 2019 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan raporda da savunma hakkı kapsamında yapılan ihlaller belirtilmiştir.

Öneriler

1) Savunma hakkının temsilcisi olan avukatların mesleki görevlerini etkin bir şekilde icra etmeleri için kolluk, savcılık, mahkeme, cezaevi ve kamu kurumlarında karşılaşılan tüm fiili engellerin kaldırılması için gerekli düzenlemelerin yapılması
2) Avukatların savunma yapmalarını engellemek amacıyla haklarında soruşturma veya kovuşturma açılmasına, gözaltına alınması ve tutuklanmasına derhal son verilmesi için gereğinin yapılması
3) Avukatlarınbazı gruplarla iltisakı veya irtibatı olmak gibi muğlak ithamlarla isnat edilen suçlamaların düşürülerek bu tür suç isnatlarıyla hapiste tutulan avukatların serbest bırakılması için gerekli işlemlerin yapılması,
4) Avukatlar hakkında, müdafiliğini veya vekaletini üstlendikleri müvekkilleri gerekçe gösterilerek ya da görevleri kapsamında icra ettikleri faaliyetler nedeniyle soruşturma veya kovuşturma açma uygulamasına son verilmesi, açılmış olan soruşturma ve yargılamaların sonlandırılması için gerekli düzenlemenin yapılması,
5) Avukatların mesleki görevlerini icra etme hakları, şüphelilerin avukat tutma hakkı, avukat ile müvekkilin özel ve gizli görüşme yapma hakkı, dosya içeriğini inceleme hakkı ile ilgili olarak OHAL sırasında KHK ile getirilen ve sonradan yasalaştırılan değişikliklerle savunma hakkının kullanılmasını engelleyen tüm düzenlemelerin kaldırılması için gerekli yasal işlemlerin yapılması,
6) Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 151/3 maddesini, hakkında terörle mücadele kapsamındaki suçlardan bir soruşturma yürütülen avukatların belli davalarda müdafilik veya vekalet üstlenmesini yasaklamak uygulamasının savunma hakkını engelleyici mahiyette uygulanmasına son verilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması,
7) Terörle mücadele kapsamındaki suç isnatlarının, özellikle de Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinde düzenlenen “terör örgütü üyeliği” suçunun keyfi ve tacizkâr bir biçimde kullanılmasına son verilmesi için gerekli yasal ve fiili düzenlemelerin yapılması,
8) Savunma hakkı kısıtlaması kapsamında dosyalarda sanıklar/şüpheliler aleyhine yapılan işlemler ve buna bağlı olarak verilen hükümler ortadan kaldırılarak yeniden yargılama yapılmalıdır.

BM İNSAN HAKLARI KOMİSERİ TARAFINDAN HAZIRLANAN UPR RAPORU VE RAPORA DAYANAK OLAN BAŞVURUMUZUN TAMAMINA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ:

https://drive.google.com/folderview?id=1GMnqKiAc-YGy_5uzNoQ9G6mRiy6CrVkr

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1