Lawyers In Exile

29 TEMMUZ – 06 AĞUSTOS 2020 İNSAN HAKLARI İHLAL NOTLARI

Lawyers in Exile Platformu olarak,Türkiye’deki insan hakları konusunda yaşanan gelişmelere dikkat çekmek, hak ihlallerine karşı duyarlılık ve farkındalık oluşturmak amacıyla, haftalık insan hakları ihlal notları başlığı altında bir çalışma hazırlamış bulunuyoruz. Bu çalışma, Türkiye’deki insan haklarının gelişim ve seyrine dair bir akıl defteri oluşturması düşüncesiyle belli aralıklarla hazırlanacaktır. Bu başlık altında, genel veya sübjektif, süregelen ya da anlık insan hakları ihlallerinin yanında, ihlallerin boyutunu göstermesi açısından muhtelif dernek, vakıf veya topluluklar tarafından hazırlanan raporlar,tarih ve ihlalin niteliğine göre kategorize edilerek sunulmaya çalışılacaktır. Maalesef ülkemizde hemen her gün bir yenisi yaşanan hak ihlallerinden gözden kaçanlar da olabilmektedir.

1- YAŞAMA HAKKININ İHLALİ: (AY m.15/2, 17/1, AİHS m.2, İHEB m.3, MvSHS m.6 ABTHŞ m.2)

I- KADIN CİNAYETLERİ;

Türkiye’de ve pek çok toplumda yaşanan şiddet vakalarından edinilen tecrübe şunu net bir şekilde göstermiştir ki; şiddet mağdurları, büyük ölçüde de kadın mağdurlar, failin ve çoğu zamanda sosyal çevrenin baskısından korkarak uzun süre şiddet vakalarını saklamaktadır. Polise veya başka bir yetkili makama başvurulması büyük çoğunlukta mağdur can korkusu yaşamaya başladığında gerçekleşir. Şiddet bu boyuta geldikten sonra ise her geçen dakika mağdurun aleyhine işler. Bu sebeple koruma başvurusu durumunda, delillendirme zaman alacağından geçici bir tedbir olarak hâkim, şiddet mağduru lehine tedbir kararına hükmedebilmektedir. Bu kararın ceza yargılamasıyla bir ilgisi olmadığı gibi, hiçbir şekilde gözaltına alınma vb. anlama da gelmemektedir. Aleyhine tedbir kararı verilen tarafa, hükmedilen tedbir kararına itiraz hakkı tanınmaktadır. İddia olunan mağduriyetin gerçekleşmediğini mahkemeye ispat eden kişi hakkında verilen tedbir kararı anında kaldırılmaktadır. Ayrıca verilen bu tedbirler kişilerin siciline işleyen kayıt niteliğinde değildir. Sadece şiddet tehlikesinin bertaraf edilmesini amaçlamaktadır.İstanbul Sözleşmesi kapsamının uygulanması kapsamında iç hukukumuzda yer almaya başlayan bu tedbirlerin ne kadar gerekli olduğu ve İstanbul Sözleşmesi’nin önemi geçen her gün daha çok anlaşılmaktadır.

A- 21 Temmuz 2020; Sivas’ta bir erkek, evlenme teklifini reddeden kadının ailesinden 4 kişiyi katletti.

Sivas’ta Dursun D., evlenme teklifini reddeden Gülbeyaz G.’nin ailesinden 4 kişiyi katletti. Gülbeyaz G.’nin, daha öncesinde polise başvurarak, “Eski eşinin kafasını koparırım, ayrılırsan aileni öldürürüm, katliam yaparım” şeklinde tehdit edildiğini aktarıp Dursun D.’den şikayetçi olduğu ve önleyici tedbir talebinde bulunduğu belirtildi.

B- 30 Temmuz 2020; Büyükçekmece’de kadın cinayeti: ‘Barışalım’ diyerek boş araziye götürdü, başından vurarak öldürdü.
Büyükçekmece’de 33 yaşındaki Derya Aslan boşanmak istediği Sami Aslan tarafından öldürüldü. Otomobiliyle Derya Aslan’ın yaşadığı eve gelen 33 yaşındaki Sami Aslan, barışmak istediğini söyledi. Hem konuşmak hem de çocuklarını görmek isteyen kadın, boşanmak istediği erkekle birlikte evden ayrıldı. Sami Aslan, eşini Büyükçekmece’de boş bir araziye götürdü. Burada genç kadını başından tek kurşunla vurarak öldürdü, daha sonra da olay yerinden kaçtı. Genç kadının ablası, ” ‘Daha öldüreceğim 2 kişi var’ diye bizi tehdit ediyor” diye konuştu.

C- 04 Ağustos 2020; Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, temmuz ayında en az 32 kadın öldürüldü. Bunlardan 17’sinin ölümü (Bursa, Kocaeli 2, Ankara, Aydın 2, Muğla, Diyarbakır 2, Antalya 4, Samsun, Maraş, Kayseri, Mardin) basına şüpheli olarak yansıdı. 2019’un ilk yedi ayında en az 184 kadını öldürüldü, 31 kadına tecavüz edildi, 288 kadını seks işçiliğine zorlandı, 138 kadını taciz edildi, 139 çocuğu istismar edildi. 2019’un ilk yedi ayında 301 kadına da şiddet uygulandı.
2020’nin ilk yedi ayında, 155 kadını öldürüldü, 76 kadını taciz edildi, 161 çocuğu istismar edildi, 40 kadına tecavüz edildi. En az 557 kadını seks işçiliğine zorlandı, en az 371 kadına şiddet uygulandı.

II – ETKİLİ BİR CEZA SORUŞTURMASI YÜRÜTÜLMEMESİ NEDENİYLE YAŞAM HAKKININ İHLALİ: (AY m.15/2, 17/1, AİHS m.2, İHEB m.3, MvSHS m.6 ABTHŞ m.2)

D-05 Ağustos 2020;Ceren Özdemir cinayetinde yeni gelişme: Kamu görevlilerine takipsizlik kararı

Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi Ceren Özdemir’in öldürülmesi olayında katil Özgür Arduç’un açık cezaevine alınması, firar etmesi ve yakalanması süreçlerinde ihmalleri olduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında başlatılan soruşturmayı takipsizlik kararıyla sonuçlandırdı. Ordu Cumhuriyet Savcısı Ali Fuat Saruhan tarafından yapılan soruşturmada, kamu görevlilerinin ihmali ve kusurlu davranışı olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Ceren Özdemir’in ailesi avukatları aracılığıyla takipsizlik kararına itiraz etti.
Ceren Özdemir’in ailesinin avukatı Ordu Baro Başkanı Haluk Murat Poyraz tarafından yapılan suç duyurusunda katil Arduç’un 6 hücre cezası, 2 etkinlik yasağı olmak üzere 8 disiplin dosyasına rağmen açık cezaevine alındığı, firar edeceğini cezaevi psikoloğuyla yaptığı görüşmede açıkça ifade ettiği ayrıntılı olarak açıklanarak, cezaevi, adliye ve kolluk görevlilerinin görev/hizmet kusurlarının tespit edilerek, haklarında dava açılması istendi. Yaklaşık 5 ay süren soruşturma sonunda Ordu Cumhuriyet Savcısı Ali Fuat Saruhan takipsizlik kararı verdi.

E- 05Ağustos 2020; Gördüğü işkence sonucu 4 yıl önce bugün işkence ile hayatını kaybetmesi iddialarına rağmen, Gökhan

Açıkkollu’nun failleri hakkında hala soruşturma başlatılmış değil.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü C-3 Nezarethanesinde, 13 gün boyunca yapılan işkenceye dayanamayıp iki kere şeker komasına girip hastaneye kaldırılan ve sabaha karşı 04.00 sıralarında kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu’nun failleri hakkında hala bir soruşturma bulunmuyor.

2- MADDİ VE MANEVİ VARLIĞINI KORUMA VE GELİŞTİRME HAKKI (AHİS m.3, İHEB m.4, ANAYASA m. 17)

A- 04 Ağustos 2020; Şırnak İdil ilçesine bağlı Kuyulu köyünde yerde bulduğu bir cismin patlaması sonucu 15 yaşındaki Ömer
Işım adlı çocuk ağır yaralandı.

Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Kuyulu köyü yakınlarında arazide dolaşan 15 yaşındaki Ömer Işım adlı çocuk dün öğlen saatlerinde patlamamış bir mühimmat buldu. Eve götürdüğü mühimmatla oynaması sonucu meydana gelen patlamada Işım ağır yaralandı. Durumu ciddi olan Işım hastanede yoğun bakım ünitesinde tutuluyor. Öte yandan cismin bulunduğu köyün yakınlarında Öğündük ve Botaş karakollarının bulunduğu aktarıldı.

3- ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI: (AY m. 19, AİHS m.5, İHEB m.3)

A- 30 Temmuz 2020; Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez gözaltına alındı.

Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, ailesiyle birlikte yemek yediği lokantada, kimlik soran polislere yazılı emri görmek istediğini belirtip itiraz edince gözaltına alındı TBB’den Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez’in gözaltına alınmasıyla ilgili açıklamada, “Hatay Barosu Başkanına yapılan uygulama ve sonrasındaki fiziki müdahale keyfi ve kanuna aykırıdır. Sorumlular hakkında adli ve idari yaptırım uygulanması gereklidir” denildi.Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, “Türkiye’de doğru bilinen yanlışlardan biri de ‘polistir her şeyi yapar’ anlayışıdır. Kanunda metin var. Derdim polisin orada doğru bir şekilde davranmasını sağlamaktır” dedi.

B- 03 Ağustos 2020; T24 Rıza Türmen’in Yazısı; “AYM, AİHM’e karşı.”

“Devletlerin yargı organlarının, AİHM kararlarına uyması, Sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülük olduğu kadar, aynı zamanda hukuk devleti olmanın da bir gereği.
Sözleşme’nin 1. Maddesi, Taraf Devletlerin bu Sözleşme’deki hak ve özgürlükleri yetki alanları içindeki herkese sağlamakla yükümlü olduğunu belirtir. Bu amacın gerçekleşmesi için, devletlerin yasalarının ve uygulamalarının Sözleşme ve AİHM kararları ile uyum içinde olması gerekir. Bu iki karardan sonra, AYM’nin bundan böyle aynı konuya ilişkin davalarda AİHM kararlarına uyması beklenirdi. AYM, bunun tam tersini yaptı.
Benzer bir davada, terör örgütüne üye olması suçlaması ile görevine son verilen ve tutuklanan bir yargıç, Yıldırım Turan’ın başvurusuyla ilgili olarak verdiği 4/6/2020 tarihli kararında, AİHM’in Altan ve Baş kararlarında öngördüğü ilkelere uymayı reddetti. Yıldırım Turan’ın başvurusunu da kabul etmedi.”

C- 04 Ağustos 2020; Yerli ve milli kelepçe tanıtan Varank’a tepki: Dalga geçmeyin

Sanayi Bakanlığı’nın, “Dev teknoloji hamlesi yerli ve milli” diyerek tanıttığı elektronik kelepçe, sosyal medyada tartışmalara neden oldu. Uygulamayı değerlendiren muhalefet, “Dalga geçmeyin” diyerek tepki gösterdi.
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Genel Koordinatör Erdoğan Toprak, daprojeye tepki gösterdi. Toprak, “İktidarın Gururu: Yerli-Milli Elektronik Kelepçe!” başlığı altında bir paylaşım yaparak, Hükümetin “elektronik kelepçe ithalatına 20 Milyon Lira ödememek için yüksek teknolojili yerli-milli kelepçe üretecek” açıklamasında bulundu. Toprak yaptığı paylaşımda
“Cezaevlerinde yer kalmayınca Millete EV HAPSİ geliyor!” dedi.

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ise, “Faşist düzende koronavirüse aşı mı icat edecekti…. Elektronik kelepçe yapmış, seviniyor. Dalga geçmeyin lütfen” sözleriyle tepki gösterdi.

D- 05 Ağustos 2020; Tutuklama kararına itirazı 21 Temmuz’da reddedilen Eylem Oyunlu 30 gündür 40 günlük bebeği ve 2 yaşındaki çocuğu ile hala cezaevinde.

Diyarbakır’da Lice Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 17 Haziran’da “Örgüte yardım etmek” iddiasıyla sevk edildiği Lice Sulh Ceza Hâkimliği’nce tutuklanan, 10 günlük bebeği ve 2 yaşındaki çocuğu ile birlikte 40 gündür Diyarbakır Cezaevinde olan Oyunlu’nun ayrıca stresten sütünün kesildiği öğrenildi.

E- 06 Ağustos 2020; Yusuf Bilge Tunç’un kaybolmasının üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen hala ortaya çıkmadı.

Baba Mustafa Tunç, savcılıkla verdiği mücadeleyi anlatıyor:
“Arabasını kaçırıldıktan 45 gün sonra GİMAT’ın ıssız bir yerinde bulundu. Polis çağırdık, tutanak tutuldu ama olay yeri incelmesi yapılmadı. Savcılığa başvurduk. Arabayı 35 gün orada tuttuk. Savcı olay yeri incelemesi yaptırmayacağını bizzat avukata söyledi. İtiraz ettik, yine yaptırmadı. 35 gün sonra çektik arabayı. Savcı değişti. İkinci savcı olay yeri incelemesi talep etti. 6 ay sonra inceleme yapıldı. Biz arabayı o zaman satışa çıkartmak için temizledik ve tamirini yaptırmıştık ve arabayı şu anda sattık.” dedi.

Tunç’un 45 gün sonra terkedilmiş halde bulunan aracında, ailenin defalarca başvuru yapmasına rağmen delil incelemesi yapılmadı. Aile, parmak izi ve olası delillerin korunabilmesi için araca aylarca dokunmadı. Savcılığın inceleme yaptırmayacağı anlaşıldıktan sonra aile aracı temizletip satışa çıkarınca, savcılık aniden delil incelemesi kararı aldı.
Yusuf Bilge TUNÇ’un kaçırılması iddiaları üzerine ailesinin, devlet nezdinde yapmış olduğu her türlü başvuru sonuçsuz kalmış bunun üzerine BM nezdinde yaptığı başvuru sonucunda; BM, Türkiye’den Yusuf Bilge TUNÇ’un durumu hakkında bilgi almak istemişti. Türkiye tarafından verilen yanıtın yeterli olmadığını düşünen BM ilgili birimi, 24 Temmuz 2020’de dosyayı yakından takip edeceklerini belirtmişti.

AİHM ise Yusuf Bilge Tunç’un bulunması için Ekim 2020’ye kadar süre tanıdı. AİHM’si 2019 yılında kaçırılan 6 kişi için de Eylül 2019’a kadar süre vermişti. Süre dolmak üzereyken 6 isim, Ankara Emniyet Müdürlüğünde ortaya çıkmıştı.

F- 30 Temmuz 2020; Ölüm orucundaki avukatlar tahliye edilmedi.

Ölüm orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ı muayene eden Adli Tıp’tan uzmanlar, her “Hapishanede kalmaları uygun değildir” raporu yazdı. Mahkeme ise bu raporun ardından iletilen tahliye talebini reddetti.

İstanbul Adli Tıp Kurumu, ölüm orucundaki tutuklu avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal ile ilgili ilk raporunu açıkladı ve her ikisi için de “Hapishanede kalmaları uygun değildir” değerlendirmesinde bulundu. Timtik ve Ünsal’ın avukatları, raporun sonucu çıkar çıkmaz İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine raporla birlikte tahliye dilekçelerini sundu. Ayrıca, yurtdışındaki avukatlardan gelen 152 dilekçe ile, Türkiye’den onlarca avukatın imzaladığı, tahliye edilmeleri taleplerini içeren dilekçeler de mahkemeye sunuldu. Mahkeme ise tahliye talebini değerlendirerek iki avukatın da tutukluluğunun devamına karar verdi. Mahkeme ayrıca, “Hastane koşullarında tıbbi takip ve tedavilerinin ivedi olarak sağlanması hususunda gereğinin ifası için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına” karar verdi.

4- ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ: (AY m.141/4, AİHS m.6)

I- Masumiyet Karinesinin İhlali:

A- 31 Temmuz 2020; Show TV ana haber bülteninde hakkında soruşturma olan şüpheli kadın, masumiyet karinesi hiçe sayılarak terörist ilan edildi.

31 Temmuz akşamı Show TV ana haber bülteninde yer alan haberde, hakkında bir mahkeme kararı bulunmayan kadın için terör örgütü mensubu olduğu bilgisi verildi. Doğum yapmak için gittiği özel hastanede hakkında yakalama kararı bulunan kadın doğumdan sonra gözaltına alındı. Sulh ceza hâkimliğine sevk edilen kadın serbest bırakıldı. Sadece mahkemelerin yalnızca hüküm kısmında dile getirebildiği bu nitelendirmelerin medya tarafından yapılması çekirdek haklardan biri olan suçluluğu mahkeme kararı ile sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ilkesinin (masumiyet karinesinin) en net ihlali olarak görülüyor.

II- Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali:

B- 5 Ağustos 2020; Soma katliamından sonra hayatta kalıp işten çıkarılan işçiler 6 yıl sonra tazminat haklarını elde edebildiler.

Soma’da, 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 madencinin hayatını kaybettiği katliamın ardından rödovans sözleşmesiyle işletilen madenlerde çalışırken işten çıkarılan ve yıllardır tazminatlarını alamayan işçiler, 6 yıl sonra tazminat haklarını elde ettiler.

C- 22 Temmuz 2020; 22 Temmuz 2014’te kamuoyuna sahur operasyonu olarak yansıyan operasyon kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan polislerin yargılamasında altıncı yılına girildi. Birçoksanığın tutuklu olarak yer aldığı dosyada yargılamanın bu kadar uzun sürmesi açıkça makul sürede yargılanma hakkının ihlali olarak görülüyor.

5- ÇALIŞMA HAKKININ ve ÖZEL YAŞAM HAKKININ İHLALİ: (Anayasa Mad. 49,AİHS Mad.8)

A- 30 Temmuz 2020; “Sendikalaştık, ‘iş ahlakına aykırı hareket’ gerekçesiyle işten çıkarıldık”

Kocaeli Dilovası’nda faaliyette bulunan bir elektrik fabrikasında çalışan 10 işçi, ‘sendika üyesi olmalarının ardından’, işveren tarafından ‘iş ahlakına aykırı hareket ettikleri’ gerekçesiyle işten çıkarıldı. İşten çıkarılan 10 işçi, fabrika önünde eyleme başladı.Fabrika önünde grev başlatan işçiler, “Biz, Dilovası’nda bulunan İmes Organize Sanayi faaliyet gösteren Özer Elektrik bünyesinde çalışan işçileriz. İşyerindeki ağır şartlardan dolayı sendikalaştık. Yetki belgesini aldığımızın ertesi günü 10 arkadaş kapının önüne bırakıldı. Bu sebepten dolayı Birleşik Metal İş Sendikası’nın desteğiyle burada grev yapıyoruz” dediler.

6- İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ: ( ANAYASA M. 25, 26, AİHS M. 10, İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ M. 19)

A- 02 Ağustos 2020; Almanya’da katıldığı basın açıklamasından Türkiye’de ceza aldı

Almanya’nın Köln şehrinde 2016 yılında katıldığı bir basın açıklamasından dolayı Türkiye’de hakkında dava açılan İbrahim Doğan’a 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. İbrahim Doğan, Almanya’da katıldığı tamamen demokratik, şiddet içermeyen bir basın açıklaması nedeniyle hakkında dava açılıp ceza verilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Almanya’da veya Türkiye’de basın açıklamasına katılmanın demokratik bir hak olduğunu dile getiren Doğan, “Bir basın açıklamasına katılmak hiçbir yasada suç değildir. Yapılmak istenen korkutmak, gözdağı vermektir. Değil 15 ay 15 yıl da verseniz yalana karşı doğruları savunmaya, haksıza karşı haklıyı savunmaya, saraya karşı kulübeleri savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Doğan’ın avukatı Av. Hasan Hüseyin Evin ise, “Müvekkilim hakkında Almanya’da yapılan bir basın açıklamasında YPG ve benzeri örgütlerin flamaları, Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarının taşınması gerekçesi ile örgüt propagandasından dava açıldı. Davaya konu olan 16 saniyelik videoda müvekkilim 3 saniye görüldüğü için ve bu videoyu paylaşmasından dolayı ceza istendi” dedi.
2016 yılı itibariyle yurtdışında yaşanmış bir olayın yıllar sonra Türkiye’de bir soruşturma konusu yapılmasının hukuka aykırı olduğunu dile getiren Evin, “Cumhurbaşkanı adayı olmuş aynı zamanda legal bir siyasi partinin genel başkanlığını ve milletvekilliğini yapmış Selahattin Demirtaş’ın gözaltına alınmasını protesto niteliğindeki, ifade özgürlüğü kapsamındaki bir eylemin sırf oraya katılan bazı kişilerin örgüt flaması açtığı ya da Öcalan’ın fotoğrafları taşındığı gerekçesi ile örgüt propagandası olarak değerlendirilmesi hukuki bir mesele değildir. Tamamen hukuka aykırıdır, ifade özgürlüğünün ihlali niteliğindedir” diye konuştu.

B- 30 Temmuz 2020; Eski Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Faruk Bildirici’nin ‘yandaş medya’ sözü nedeniyle RTÜK üyeliğinin düşürülmesine karşı açtığı davayı Ankara 9. İdare Mahkemesi reddetti.Ret gerekçesinde ise Bildirici’nin açıklamalarında, “yandaş medya” ve “RTÜK siyasi iktidarın arka bahçesi gibi” diyerek tarafsızlığını yitirdiği öne sürüldü.
Bildirici, son aylarda RTÜK’ün aldığı kararlara karşı genellikle muhalif bir tutum sergilemişti. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in TÜRKSAT ve Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulları üyesi olduğunu açıklamıştı.Faruk Bildirici, RTÜK Yasası’na aykırı olduğunu söylediği bu üyelikler nedeniyle Şahin’in “RTÜK’teki görevlerinden çekilmiş sayılması” için TBMM ve RTÜK Başkanlığı’na dilekçe vermiş ve Şahin’in istifasını istemişti.

Bildirici, mahkeme kararında yer alan demeç ve açıklamalarının “bazı medya kuruluşları lehinde bazı medya kuruluşları aleyhine tutum olarak nitelendirilemeyeceğini” savundu. Bildirici, mahkemenin tarafsızlığını yitirdiğini ifade ederek şunları kaydetti: “RTÜK’te siyasi iktidarın belirleyici olmamasını istemek ve ‘yandaş medya’ diye değerlendirmek düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında kalan suç teşkil etmeyen ifadelerdir. Görevden çekilmiş sayılmama gerekçe olamaz. Gerekçeli kararda adı geçen medya kuruluşlarıyla ilgili ifadeler, o kuruluşların habercilik yaklaşımına ilişkin genel değerlendirmelerdir.”

C- 05 Ağustos 2020; Gazeteci Gökhan Özbek‘in evine sabaha karşı polis baskını.

KHK’lılara verdiği destek ile bilinen gazeteci Gökhan Özbek’in evine saat 04:00’te polis baskını yapıldı.
Evinde arama yapıldığını belirten Gökhan Özbek, “Polis evimde arama yaptı. Bir ihbar üzerine geldiklerini ifade ettiler. Şimdi ayrıldılar. Polis kimliğini gösterdikten sonra içeri aldım. Ben de gece gelince 04:00’ünde04.00’ünde gözaltı tweetini attım. Merak eden dostlara; İyiyim, sadece ömrümde ilk kez gece 04:00’de04.00’de evim arandı… Olayı anlamaya çalışıyorum… Avukatımla hemen temas kurdum. Garip ve başıma ilk kez gelen bir durum. Hala şokundayım ve saçmalığın ortasında kaldım…“ ifadelerini kullandı.

I- İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TÜRLERİNDEN BİLGİ EDİNME HAKKININ İHLALİ: (AHİS m.10, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi m.19)

A- 31 Temmuz 2020;Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren,”Sosyal Medya Yasasına” insan hakları kuruluşlarından verilen tepkiler şu şekilde oldu:

İnsan Hakları İzleme Örgütü: “Türkiye: Sosyal Medya Yasası Sansürü Artıracak”

ABD merkezli uluslararası sivil toplum kuruluşu Human Rights Watch (İnsan Hakları İzleme Örgütü), Türkiye’nin yeni yasası hakkında resmi sayfasından bir yazı yayımladı. Örgütün direktörlerin den Tom Porteous, “Hükümet sosyal medya üzerinde daha fazla kontrol sahibi olacak, bireysel kullanıcılar keyfi olarak hedeflenebilecek. Sosyal medya pek çok insan için yaşamsal bir haktır, bu yasa çevrimiçi sansürün yeni bir dönemine girdiğimize işaret edebilir” dedi.

Uluslararası Af Örgütü: “Türkiye: Acımasız sosyal medya yasası, ifade özgürlüğü için büyük tehdit oluşturuyor”
Yasaya ilişkin en sert açıklama Uluslararası Af Örgütü’ne ait. Dünya çapında 7 milyon üye ile insan hakları üzerine çalışan Af Örgütü’nün basın açıklaması; pek çok yabancı basın kuruluşundan atıf aldı, diğer ülkelerin vatandaşları, Türkiye’deki yasayı bu satırlar ile okudular.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Adrew Gardner, “Türkiye’deki kullanıcılar, suçlanma korkusu ile otosansüroto sansür uygulamak zorundalar” açıklamasında bulundu. Af Örgütü’nün radikal bir tavır ile Türkiye’deki yasayı oldukça sert şekilde eleştirdiğini söylemek, bu eleştirilerin dış basında da yer aldığını görmek mümkün.

Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) Almanya temsilcisi Christian Mihr, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medya yasasıyla ülkede kalan son eleştirel sesleri de susturmak istediği görüşünde.

Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, partisinin AYM’ye taşıyacağı sosyal medya düzenlemesiyle ilgili “Sosyal medyada sınırlama ve yasaklar, Anayasa’ya açıkça aykırıdır” dedi.

İbrahim Kaboğlu, “Tekelleşme ve partizanlık yüzünden görsel ve iletişim araçlarına giriş hakkı bulunmayan yurttaşlar için sosyal medya mecrasının, yeri doldurulamaz.Açık rejimlerde ahlaki sorun daha azdır, etik değerler daha yüksektir ama otoriter rejimler, totaliter rejimlere doğru kaydıkça toplumda ahlakilik sorunu artar ve ahlaki çöküntü başlar.Öngörülen sınırlama ve yasaklar, demokratik toplumu, hak ve özgürlüklerin güvence ölçütü olarak tanıyan Anayasa’nın 13’üncü maddesine aykırıdır. Yasal düzenleme meşru olarak görülse de amaç ve araç arasında adil bir denge bulunmadığından, ölçülü değildir. Düzenleme, Anayasa’nın birçok maddesine olduğu kadar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de birçok hükmüne aykırılık içermektedir. Görsel ve işitsel iletişim özgürlüğü, iktidar güdümü ve denetiminde olduğu için, sosyal medya yurttaşların başlıca bilgilenme mecrası. Bu nedenle, geniş kitleler için demokratik toplum, sosyal medyaya sıkışmış durumda. Anayasa’nın demokratik devlet özelliği, Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet ile bakanlar kurulu yetkilerinin parti genel başkanının şahsında birleşmiş olması nedeniyle uygulama, demokrasiden hayli uzak. Sanal medyaya sıkıştırılmış özgürlük alanını daha da daraltmayı amaçlayan 7253 Sayılı Yasa’nın kendisi de yapılış tarzı ve bilişim teknolojisindeki ilerlemeler karşısında sanal kalması muhtemel.” dedi.

B-31 Temmuz 2020;Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kara: O sayıların artık neden verilmediğini bilmiyorum.

Sağlık Bakanlığı’nın günlük kcoronavirüsü tablosundaki parametre değişiklikleri tartışma yarattı. Tabloya ‘ağır hasta sayısı’ bilgisi ilk kez eklenirken, ‘yoğun bakım ve entübe hasta sayısı’ tablodan çıkartıldı. Bu tabloda ‘ağır hasta sayısı’nın neye karşılık geldiği açıklanmaması sebebiyle kamuoyunda tartışmalara neden oldu.
Konu ile ilgili CNN Türk’te konuşan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Kara açıklamasında “Yoğun bakım hasta sayısının artık neden verilmediğini kesin net olarak bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman da Sağlık Bakanlığı’nın Mart ayının ikinci yarısından bu yana her akşam kamuoyu ile paylaştığı günlük kcoronavirüs tablosunda açıklanan parametrelerde değişiklik yapmasını, COVID-19 ile ilgili durumu kendi istediği gibi yansıtma çabası olarak değerlendirdi. Adıyaman konu ile ilgili, “Gerek hasta gerekse ölüm sayılarının gerçek boyutu bilinememektedir. 29 Temmuz akşamı yapılan tablo değişikliği halkı yanıltıcı, yanlış bilgilendirmeye ve ‘demek ki yoğun bakım, entübe hasta sayıları çok kötü’ düşüncesiyle paniğe sevk etmeye yol açacaktır.” açıklamasını yaptı.

C- 05 Ağustos 2020; Mahkeme Wikipedia yasağı için tazminat davasını reddetti.

Hem avukat hem de yüksek lisans öğrencisi olan Bilge Doğru, Wikipedia’ya 3 yıl boyunca uygulanan idari tedbir nedeniyle ‘bilgi ve fikirlere ulaşma hakkının sınırlandırıldığını’ gerekçe göstererek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) hakkında tazminat davası açtı. Fakat Ankara 12. İdare Mahkemesi “menfaat bağının bulunmadığı, anılan internet sitesinin yasaklanmasına ilişkin karar nedeniyle meşru ve güncel bir menfaatinin ihlal edilmediği” gerekçesiyle davayı reddetti.

7- TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKININ İHLALİ (AİHS m.11, AY m.34):

A- 29 Temmuz 2020; BM: Barışçıl gösteri temel insan hakkıdır.

18 uzmandan oluşan ve bağımsız bir organ olarak değerlendirilen BM İnsan Hakları Komitesi, 21’inci maddesi barışçıl eylem hakkına vurgu yapan Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni denetlemekle görevli.
Barışçıl gösteri konsepti ve hükümetlerin görevlerini belirleyen bir yönerge yayınlayan BM İnsan Hakları Komitesi, “Covid-19 pandemisi gibi olayların yaşandığı bu dönem, benzeri görülmemiş meydan okumaları ortaya çıkarıyor “ dedi.
Komite, Black Lives Matter hareketine destek amaçlı küresel protestoların gösteri hakkının önemini ortaya koyduğunu belirtti.
Komite raportörü Christof Heyns, “Kendini ifade etmek, kutlamak veya talepte bulunmak için barışçıl bir eyleme katılmak temel bir insan hakkıdır” dedi.

Heyns, “Çocuklar, yabancılar, kadınlar, göçmen işçiler, ilticacılar ve mülteciler, herkesin bir çokbirçok biçim altında barışçıl gösteri hakkı vardır: kamusal veya özel alanlarda, dışarıda veya içeride, internette” diye ekledi.
Hükümetlere zorunluluklarını hatırlatan BM komitesi, bunların “barışçıl gösterilere izin vermek ve eylemcileri korumak, zorlayıcı bir gerekçe olmadan eylemleri yasaklamamak” olduğunu kaydetti.

Christof Heyns, “Kamu düzeni veya kamu güvenliği gibi genel gerekçeler, barışçıl gösterilerin yasaklanması için sağlam temeller oluşturmuyor” tepkisinde bulundu.

Komite tarafından yayınlanan yönergede eylemcilerin maske veya başlık taşıma hakkının olduğunu, hükümetlerin eylemcileri yıldırmak veya interneti bloke etmek için kişisel veri toplayamayacağını kaydetti.

B- 29 Temmuz 2020;İHD Van Şubesi, kentte yılın ilk 6 ayında bin 170 hak ihlalinin yaşandı.

İHD Van Şubesi’nin hazırladığı rapora göre; Van’da yılın ilk 6 ayı içerisinde toplam bin 170 hak ihlali gerçekleşti. İHD Van Şube Yöneticisi Kasım Kalkan, 2020 yılının “tek adam” yönetiminin gün geçtikçe kendisini daha da kurumsallaştırdığı, OHAL uygulamalarının kalıcı ve yoğun şiddet içerikli bir hale geldiği, kadına yönelik şiddetin tırmanış gösterdiği, basına ve düşünce özgürlüğüne çeşitli kısıtlamalar getirildiği, çatışmalı ortamın devam ettiği bir yıl olduğunu söyledi. Kalkan, bölgede devam eden savaş ve çatışma ortamının başta yaşam hakkı olmak üzere bireysel ve kolektif tüm hakların kullanılmasının önündeki en büyük engel olduğunu ifade etti.

C- 29 Temmuz 2020; Çanakkale’de Kazdağları’ndaKaz Dağları’nda altın madenine karşı başlatılan eylemlerin birinci yılında, çevre örgütleri 25 Temmuz 2020’de Çanakkale’de eylem yapmak istedi. Polisin eylemcileri gözaltına aldığı sırada çekilen görüntülerde, olayı izleyen bir vatandaşın da alkış yaptığı için gözaltına alındığı ortaya çıktı.

D- 01 Ağustos 2020; Mahkeme, ODTÜ Rektörlüğü’nün ‘Onur Yürüyüşü’ yasağını iptal etti.

ODTÜ Rektörlüğü, 6 Mayıs 2019 tarihinde öğrencilere ve akademik personele “9’uncu Onur Yürüyüşü” ”ne izin verilmeyeceği mesajını e-posta ile atmıştı. 10 Mayıs tarihinde ise kampüs içerisine giren polis öğrencilere plastik mermi sıkmış çok sayıda öğrenci ve bir akademisyen gözaltına alınmıştı.

ODTÜ kampüsünde, 10 Mayıs 2019’da yapılmak istenen “9’uncu Onur Yürüyüşü”nünYürüyüşü” nün ODTÜ Rektörlüğü tarafından yasaklanmasının ardından konu yargıya taşındı. Ankara 7’nci İdare Mahkemesi yasak kararını iptal etti.

E- 02 Ağustos 2020; Kayıpları için adalet isteyen Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemlerinin 700’ncü haftadan beri yasaklanmasını ve geçtiğimiz hafta yaşanan gözaltılara tepki gösterdi: Kararlıyız… Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açığa çıkartılana kadar, yargısal süreçler adaletle sonuçlanıncaya kadar mücadelemiz sürecek, açıklaması yaptı.
Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 31 yaşındaki 2 çocuk babası Süleyman Cihan için adalet istedi. “İstanbul’da öğretmenlik yapan Cihan 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. 29 Temmuz 1981 tarihinde Edirne’den İstanbul’a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul’a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Otobüsten indirilerek gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltını aylarca inkarinkâr eden İstanbul Emniyeti Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan gerçek dışı bir belge düzenledi. Belgede, Süleyman Cihan’ın 30 Temmuz 1981 tarihinde yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. katından atlayarak intihar ettiği yazıldı.

Gerçekte ise çok sayıda tanık beyanına göre Süleyman Cihan, gözaltında aylarca işkence gördü. Ayrıca cansız bedenini kapısı kırılarak girilen ve uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atılarak intihar görüntüsü yaratılmak istendi. Olaydan 21 yıl sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle bir rapor hazırladı. Raporda Cihan’ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürülmüş olduğu kayıt altına alındı. Kaç yıl geçerse geçsin Süleyman Cihan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 102 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.” şeklinde açıklama yaptı.

F- 4 Ağustos 2020; Kaymakamlıktan 11 gün sonra açıklama: Basın açıklaması yaptıkları için ceza kesildi.

Karacasu Kaymakamlığı Atatürk Anıtı’na saygı duruşunda bulunup kır çiçeği bıraktıkları için iki vatandaşa idari para ceza kesilmesiyle ilgili 11 gün sonra açıklama yaptı. Verilen cezanın Atatürk Anıtı’na çiçek sunmak ve saygı duruşunda bulunmakla ilişkisi olmadığı belirtilen açıklamada; cezanın çiçek sunmak ve saygı duruşundabulunmaktan dolayı değil, 5 saat sonrabasın açıklaması yapıldığını internetten öğrenmemiz üzerine verilmiştir, denildi. Alınan tedbirler kapsamında çiçek sunmak ve saygı duruşunda bulunmanın yasak olmaması ancak basın açıklaması yapmanın yasak olmasının nasıl bir hukuki bir gerekçesi olduğu anlaşılamadı.

G- 04 Ağustos 2020; Ankara’da “İşimi Geri İstiyorum” Eylemine Polis Müdahalesi…

KHK ile ihraç edildikleri işlerine geri dönmek için 1365 gündür direnişte olan kamu emekçileri tarafından Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde 4 Ağustos 2020 saat 13.30 ve 18.00’da yapılan basın açıklamalarına polis müdahale etti ve eyleme katılanları fiziksel şiddet kullanarak İnsan Hakları Anıtı’nın önünde uzaklaştırdı.

H- 04 Ağustos 2020; İstanbul’un Kadıköy ilçesinde Grup Yorum üzerindeki konser yasağının kaldırılması talebiyle yapılan basına açıklamasına müdahale eden polis, 2 kişiyi (Cansu Kalender, Sercan Çakır) gözaltına aldı.

I- 05 Ağustos 2020; İzmir’de kadınların yürüyüşüne valilik engeli… Kadın örgütleri: “Susturamayacaksınız!”
Türkiye’nin dört bir yanında artan kadın cinayetlerine ve İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmek istenmesine tepki göstermek için İzmir’de bugün, Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplanma ve yürüyüş çağrısı yapan kadın örgütleri, valiliğin getirdiği engelle karşılaştı. Kadın örgütleri sosyal medya üzerinden tepki gösterdi: “Susturamayacaksınız”

İ- 05 Ağustos 2020; İzmir Alsancak’ta bir araya gelen kadınlara polis müdahale etti. Müdahale sırasında en az 16 kadın gözaltına alındı.

9- BİRDEN ÇOK HAK İHLALİNİ İÇİNE ALAN:

I- MÜLTECİ HAKLARINA İLİŞKİN İHLALLER:

B- 19 Temmuz 2020; Van Barosu Van Gölü’nde batan mülteci teknesi ile ilgili olarak, “Hem cezaların az olması hem de BM’nin bölgeden çekilmesi, göçmen kaçakçılığı ve ölümleri arttırdı.” dedi.

Van Gölü’nde kaçak göçmenleri taşıyan teknenin 27 Haziran 2020’de batması ve sonucunda 61 kişinin ölümüyle ilgili bir rapor hazırlayan Van Barosu, insan kaçakçılığı yapan grupların, sosyal medya üzerinden reklam yapacak kadar rahat davrandıklarını söyledi. Baro ’ya göre hem cezaların az olması hem de BM’nin bölgeden çekilmesi, göçmen kaçakçılığı ve ölümleri arttırdı.
Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu hazırladığı raporda;

– Van Gölü’nde raporumuzun yazım tarihi itibariyle cenazesi bulunan 61 insan bir kaza sonucu hayatlarını kaybetmiş değildir. Olay tamamıyla olası kastla insan öldürme suçudur. Olayı kaza olarak nitelendirmek, olayın maddi oluş şartları incelendiğinde failleri aklama anlamına gelecektir.

– Benzer nitelikteki olaylarda yargı makamlarının neredeyse hareketsiz kalan tutumlarıyla devamında uygulanan cezasızlık politikası-kültürü, bu katliama giden yolun taşlarını döşemiştir. Nitekim bu olaydan sadece 6 ay önce meydana gelen ve 7 sığınmacı/göçmenin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olay sonucunda yürütülen soruşturmanın etkisizliği, bu organizasyonda yer alan göçmen kaçakçılarına cesaret vermiştir.

– Van Gölü üzerinde sığınmacı göçmenlerin uzun yıllardır balıkçı tekneleriyle taşındıkları bilgisi, bölgede yaşayan vatandaşlarca yaygın olarak bilinmekte iken bugüne kadar kolluğun ve diğer yetkili makamların bu trafikten haberdar olmaması dikkat çekicidir.

– Komisyon üyelerimizden bazılarının takip ettiği bir kısım ceza dosyalarından alınan somut kanıtlardan sınır hattında görev
yapan birtakım asker görevlilerin yozlaştığı, göçmen kaçakçısı suç şebekeleriyle çıkar ilişkisine girdikleri ve bu kişilerin faaliyetlerini rüşvet karşılığında kolaylaştırıldığı bilgisi edinilmiştir.

-Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği BMMYK 2018 yılı Eylül ayı itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti’yle paralel olarak yürüttüğü, sığınmacı kayıt ve mülteci statüsü belirleme faaliyetlerini bütünüyle Türk Devletine devrederek Van saha ofisini de kapatmış bulunmaktadır. Belirtilen tarih itibariyle yani Eylül 2018 tarihinden günümüze, Van ilinde toplu sığınmacı/göçmen ölümleri yaşanmış ve süreç içerisinde bu durum dramatik bir biçimde katlanarak artmıştır.- Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu ve günümüzde artık anlamını yitirmiş olan coğrafi çekincesi derhal kaldırılmalıdır.

– Van ilindeki arama-kontrol noktaları, sığınmacıların sığınma başvurusunda bulunabilecekleri noktalar haline getirilmeli, sığınmacılar sınır dışı edilme korkusu yaşamadan uluslararası koruma imkânlarından yararlanma olanaklarına kavuşmalıdır.

-Sınır bölgesinde görev yapan kamu görevlilerinin yozlaşmasının önlenmesi için göreve başlamadan ve görevleri sona erdiğinde kendileri ve birinci derecede aile yakınlarının malvarlığı düzenli aralıklarla araştırılmalı ve sınır hattıyla, arama-kontrol noktalarında görev yapan kolluk görevlileri, insan hakları ve mülteci hukuku alanlarında sistematik olarak eğitim almaları sağlanmalıdır.

– Göç ve mülteci alanında çalışan uzman, uluslararası kurumlar olayları uzaktan sessizce izlemek yerine misyon ve yetkilerine uygun olarak sahada aktif rol almalı ve sığınmacı ve göçmen ölümlerini önlemeye yönelik yetkili otoritelerle iş birliği içinde çalışmalar yapmalıdır.

C- 31 Temmuz 2020; Uygur Türkleri Türkiye’de sosyal haklarını istiyor.

Çin kamplarındaki ailelerinden haber alamayan Uygur sığınmacılar 27 Temmuz günü Beyazıt Meydanı’nda eylem yaptı. Yaklaşık 50 kişilik basın açıklamasında işkence ve tecavüz mağduru olduklarını belirten Doğu Türkistanlılar da yaşadıklarını anlattı. Türkiye’ye minnettarlıklarını ifade eden Uygur Türkleri, bununla birlikte bir takım sosyal imkânlardan mahrum kalmalarından dolayı üzgünler ve Çin istihbaratından korktuklarından kendilerini güvende hissetmiyorlar. Medyanın konuyu gündeme getirmesini ve Türk makamlarının girişimde bulunmasını bekliyorlar.

II- CEZAEVİNDE YAŞANAN İHLALLER:

D- 29 Temmuz 2020; İHD korona virüs salgınında Osmaniye’deki hak ihlallerini raporlaştırdı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Kürkçüler F Tipi, Osmaniye T1 ve T2 hapishanelerinde tutulmakta olan çok sayıda mahpusun küresel ölçekte yaşanan ve etkisi halen devam eden korona virüs (Covid-19) salgını sürecinde yaşadığı hak ihlallerini sıraladı.
Osmaniye Cezaevinde pandemi sürecinin başlarında koğuş dezenfektan işlemi haftada iki kere yapılırken son zamanlarda bu sayının iki haftada bir kereye düşürüldüğü, koğuş dezenfektan işleminin çoğunlukla lavabo önleriyle sınırlı kaldığı ve detaylı bir şekilde yapılmadığı, mahpuslarca da bu durumun göstermelik olarak nitelendirildiği, Kürkçülerde ise temizlik malzemelerinin çok nadiren verildiği, temizlik materyallerinin genellikle mahpusların kendi imkanlarıylaimkânlarıyla kantinden yüksek fiyatlara satın aldıkları, çeşme suyunun içilir olmadığı ancak maddi imkanı olmayan mahpusların kireçli çeşme suyu içmek zorunda kaldıkları, yine duş için günde yalnızca 1 saat sıcak su verildiği, revir doktoru Fatih TOZ sebebiyle yıllardan beri sorunlu olan sağlık hizmetlerinin pandemi süreciyle beraber iyice kronik bir hal aldığı ve tüm bu uygulamaların tedaviyi geciktirmesinin yanı sıra kalıcı sakatlıklara hatta hayati tehlikeye sebep olacak kadar ciddi sağlık problemlerine yol açtığı belirtildi.

Kürkçüler cezaevinde pandemi sürecinden kaynaklı acil dışında hastaneye sevklerin sonlandırıldığı, ağır hastalığı olup derhal ameliyat olması ya da düzenli tedavi ve kontrolden geçmesi gereken mahpusların tüm tedavi, kontrol ve ameliyat işlemlerinin askıya alındığı ve yarım bırakıldığı raporlaştırıldı.

E- 29 Temmuz 2020; Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde Covid-19 salgınına rağmen infaz koruma memurlarının koğuş aramaları sırasında maske takmadığı, koğuşlara günde sadece 1 saat sıcak su verildiği, koğuş aramalarında mahpuslara ait kişisel eşyaların dağıtıldığı, mahpusların askeri nizamda ayakta sayım dayatmasına maruz kaldığı, Yeni Yaşam gazetesinin mahpuslara verilmediği, gönderilen mektupların mahpuslara teslim edilmediği, sosyal, kültürel ve sportif haklarının Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek kısıtlandığı öğrenildi.

29 Temmuz 2020 tarihinde basında yer alan haberlerden, Diyarbakır Kadın Cezaevi’nde hastaneye sevk edilen mahpusların, biri mahpusun iki eline diğeri mahpusun eli ile görevli jandarmanın eline olacak şekilde çift kelepçe takılma dayatmasına maruz kaldığı ve bunu kabul etmeyenlerin ise hastaneye götürülmediği öğrenildi. Kemal Özelmalı, Mazhar Güler, Ekrem Baydoğan, Mehmet Zait Şahin, S. D. isimli hasta mahpusların Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek hastaneye götürülmedikleri için tedavilerinin yapılmadığı öğrenildi.

F- 02 Ağustos 2020; Müebbet alan kursiyer teğmenin eşi kazada hayatını kaybetti, cenazesine katılmasına izin verilmedi.
Yargılandığı Zırhlı Birlikler davasından müebbet hapis cezası alarak Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan Kursiyer Teğmen Muhammed Macit’in eşi Gamze Macit, Ankara Kalecik’te geçirdiği trafik kazasında vefat etti. Muhammed Macit’in cenazeye katılmasına izin verilmedi.

G- 04 Ağustos 2020; Mide kanseri Ümit Gökhasan’ın eşi seslendi: Bizden helallik istedi; eşime bir şey olursa bunun sorumlusu kim olacak.

3,5 yıldır Afyon Cezaevinde tutuklu bulunan Ümit Gökhasan (46), Eskişehir Osmangazi Tıp Fakültesinde midesinin tamamı ve yemek borusunun yarısı alındığı halde tekrar cezaevine gönderimişti. 13 Şubat 2020’de ameliyat edilen Gökhasan, 14 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 28 Şubat’ta taburcu edildi. Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz önce Eskişehir Cezaevine, 11 Mart’ta da Afyon’a götürülmüştü.

3,5 yıldır Afyon Cezaevinde tutuklu olan 3. evre mide kanseri KHK’lı Ümit Gökhasan’ın eşi Şükran Gökhasan yetkililere seslendi. Cezaevinde telefonla görüştüğü eşinin kendisi, oğlu ve annesinden helallik istediğini belirten Gökhasan, “Eşime bir şey olursa bunun sorumlusu kim. Yetkililere sesleniyorum geç olmadan bir an önce tahliyesini talep ediyorum.” dedi.
H-05 Ağustos 2020;Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 2019 yılında İmralı Adası’na yaptığı ziyaret üzerinden hazırladığı raporu paylaştı;

Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 2019 yılında İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyarete ilişkin rapor yayınladı. Cezaevinde 2016’dan bu yana iyileşme olmadığına değinilen raporda, cezaevi sisteminin “tamamen gözden geçirilmesi” gerektiği vurgulandı.G-22 Temmuz 2020;Marmara bölgesinde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri;

Marmara bölgesinde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Marmara Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Av. Destina Yıldız ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Mehmet Acettin; “Tutukluların aile, arkadaş ziyaretleri ve tüm sosyal faaliyetleri engellenmiş durumda. Kaldıkları hücre dışında başka bir yere çıkamıyorlar. Bir anlamıyla ceza içinde aslında tekrar ceza uygulanıyor. Mahpusların bir an olsun tecrit ortamından sıyrılabilmeleri için var olan faaliyetlerin yasaklanmasıyla tecrit artırıldı, Ayrıca hastaneye götürülmeme ve hastaneye götürülürken bile hastane dönüşünde iki hafta boyunca tek kişilik hücrede karantina altında tutma uygulaması nedeniyle tutuklular hastaneye gitmekten çekiniyor. Çünkü hastaneden dönen herkes Kovid-19 olsun olmasın hücrelerde iki hafta boyunca tutuluyor. Adaletsizlik alabildiğince yaygınlaşmış. Hak ihlalleri de zaten hat safhaya varmış. Buna karşı insan hakları ve sivil toplum örgütleri bir araya gelip ortak zeminde ortak hedefler doğrultusunda bir çaba sarf etmeli. Ayrıca bu itirazın sokağa yansıması gerekiyor” diye konuştu.

I- 05 Ağustos 2020;Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “FETÖ” hükümlüsü eski Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan’ın “cezaevinde korona virüs bulaşma riski altında bulunduğunu” ileri sürerek yaptığı tedbiren tahliye talebini reddetti.
Kayacan, başvurusunda, sağlık kontrolleri ve muayenelerin yapılmadığını, pandemi nedeniyle yargı makamlarının tahliye taleplerini cevapsız bıraktığını, hükümlü olarak kaldığı cezaevinde COVID-19 hastalarının tespit edildiğini, kronik rahatsızlıklarına COVID-19 faktörünün de eklenmesiyle yaşam hakkının risk altında olduğunu öne sürdü. Bunun üzerine AİHM, hükümetten görüş istedi. Adalet Bakanlığı, AİHM’e 16, 24 ve 28 Temmuz’da hükümet görüşlerini gönderdi. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığınca hazırlanan hükümet görüşlerinde, başvuranın tüm sağlık kontrolleri ve muayene işlemlerinin yapıldığı, 7 Şubat’tan 28 Temmuz’a kadar geçen sürede müracaatçının tedavi ve muayeneye rıza göstermediği belirtildi.

10- AYRIMCILIK YASAĞI VE EŞİTLİK İLKESİNİN İHALİ( ANAYASA M. 10 AİHS M. 14)

A- 30 Temmuz 2020;Suriyeli mültecilere ırkçı saldırı: “Ya ülkenize gidin, ya da biz sizi burada öldüreceğiz.”
Hatay’da Pazar akşamı parkta oturan bir grup Suriyeli mülteci genç, ırkçı saldırıya maruz kaldı. Mülteci gençlerden biri 3 gün yoğun bakımda kalırken mülteciler, saldırganların kendilerine “Ya ülkenize gidin, ya da biz sizi burada öldüreceğiz” dediklerini dile getirdiler.Suriyeli gencin ırkçı bir grup tarafından saldırıya uğramasının ardından göçmenlere yönelik nefret suçlarına dair tepkiler artıyor. Demokratik kitle örgütü temsilcilerine göre saldırıların artmasının sebeplerinden biri de ekonomik krizle gelen işsizlik.

B- 30 Temmuz 2020; KHK’lıye yine banka engeli: Siz sakıncalı olduğunuz için eşiniz de sakıncalı.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen eski savcı, özel okula giden çocuklarının taksit ödemelerini gerçekleştirmek için gittiği bankada kendisinin ‘sakıncalı’, kamuda çalışan eşinin ise kendisi yüzünden ‘sakıncalı’ olduğunu öğrendi.
KHK’lı kişi, özel okulda okuyan çocuklarının taksit ücretlerini ödemek için bankaya gitti. Banka, “Siz sakıncalısınız, eşiniz üzerinden işlem gerçekleştirelim” dedi. KHK’lı kişi, bankaya bu kez eşiyle gitti ancak personelden “Maalesef siz sakıncalı olduğunuz için eşiniz de sakıncalı listesinde yer alıyormuş” yanıtı aldı.

C- 31 Temmuz 2020; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi uzmanlarınca hazırlanan bir raporda, Türkiye’ye, Ayasofya’nın tekrar camiye dönüştürülmesi konusunda uyarılarda bulunuldu.

BM İnsan Hakları Konseyi’nce atanan iki bağımsız raportörünün hazırladığı Ayasofya raporunda, Türkiye’nin Ayasofya üzerinden hem kendi halkını hem de diğer halkları “ayrıştırdığı” değerlendirmesi yapılarak, Türkiye’ye, böyle bir yaklaşım izlemek yerine birleştirici bir rol oynaması çağrısı yapıldı. Raportörler Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kılıçla verdiği hutbenin daha da endişe yarattığını belirterek, Türk hükümetini Ayasofya konusunda tüm paydaşlarla diyalog kurmaya davet etti.

BM insan hakları uzmanları, Türkiye’nin dini ve kültürel grupları birleştirmek yerine birbirinden ayrıştıran adımlar atmasının küresel çapta tarihi bir hata olacağını kaydetti. Raporda uzmanlar, Türkiye’nin 1500 yıllık kültürel bir dünya mirası olan Ayasofya’yı “kültürel bir buluşma yeri” olarak kullanması çağrısında bulundu.
Ayasofya’nın 1934’te müzeye çevrilmesinden bu yana tüm inançlardan insanların kullandığı kültürlerarası ve inançlararası diyalog için örnek niteliğinde bir yapı olduğu belirtilen açıklamada, “Türkiye hükümeti, kültürel miras uzmanlarının bu anıtın korunmasından sorumlu olarak çalışmayı sürdürmelerini sağlamalıdır, bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır” ifadeleri kullanıldı. Ayasofya’nın ibadete açılmasının ardından ilk cuma namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbe okumak için minbere “fetih simgesi” olarak elinde kılıçla çıkmasına da değinilen açıklamada, “Bu gelişmeler ışığında BM uzmanları, Ayasofya’nın statüsünün, monolitik bir yapıya dönüştürülmesinin, tarih ve kültür hakkında üstünlükçü görüşü yansıtan bir adım olacağından korkuyorlar. Böyle bir adım, Ayasofya’ya tüm inançlardan ve inançlı olmayan insanların eşit erişiminin önünde bir engel teşkil edebilir” denildi.

11- BASIN VE KİTLE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ: ( ANAYASA M.28 VD, AİHS M. 10, ABA M. II-11)
YASA M.28 VD, AİHS M. 10, ABA M. II-11)

A- 30 Temmuz 2020; Bianet.org’un, gazeteciliğin gittikçe sıkıştırıldığı günlerde Nisan, Mayıs ve Haziran’da yine gazetecilere karşı şiddet, tehdit, yargılama, hapis cezası, gözaltılar, davaların yer aldığı yayınladığı üç aylık raporunda, Türkiye’deki ifade özgürlüğüne dair tüm olaylar gün gün sıralandı.

Türkiye’de 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılırken, 90’lı ve 2000’li yıllarda aynı akıbetle karşılaşan Musa Anter ve Hrant Dink gibi gazetecilerin davaları cezasızlığın simgeleri olarak anılıyor.

Nisan – Mayıs – Haziran 2020’yi kapsayan Bianet Medya Gözlem Raporu, 88 gazetecinin, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve MİT Kanunu gibi yasal düzenlemelerden 4 ağırlaştırılmış müebbet ve 883 yıl altı ay hapis cezası, beş gazetecinin de toplam 1.260.000 TL tazminat istemiyle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.

Ayrıca Bia Medya Gözlem Raporu, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel, Cumhuriyet ve BirGün gazetelerine görülmemiş ağırlıkta ilan cezası kestiğini, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun iktidar politikalarını Fox TV, Tele1 ve Halk TV gibi eleştirel medya kuruluşlarına dayatmak için araçsallaştırıldığını, idari ve yargı kıskacının sosyal medya mecralarına uzanmakta olduğunu gösteriyor.
B- 02 Ağustos 2020;Gazeteciler 2020 Temmuz’unu adliye koridorlarında, Kurban Bayramı’nı cezaevindeBayramı’nı cezaevinde geçirdi.

CHP milletvekili Utku Çakırözer, 2020 Temmuz ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, onlarca gazeteci bayramı cezaevinde geçirmek zorunda kalırken, son bir ayda 60 gazeteci de hâkim karşısına çıktı,2 gazeteci için 22 yıl 3 ay hapis cezası istendi.MİT mensubunun cenaze törenini haberleştirdikleri gerekçesiyle tutuklu Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç’ın tutukluluğuna yapılan itiraz reddedilirken, 1 gazeteci hakkında suç duyurusunda bulunuldu, 3 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 2 gazeteci gözaltına alındı, 3 gazeteci saldırıya uğradı. Çakırözer, TBMM’de muhalefetin yoğun itirazlarına rağmen temmuz ayı içinde geçirilen sosyal medya yasasının da Türkiye’de basın özgürlüğüne önemli darbe vuracağını ifade etti. Yasanın Meclis’teki görüşmeleri sırasında bile; ‘yolsuzluk’ , ‘kadın cinayetleri’ , ‘belgede sahtecilik’ , ‘görevi kötüye kullanma’ gibi suçlara ilişkin birçok önemli habere erişim engellemesi getirdiğine vurgu yapan Çakırözer, “Türkiye’de zaten internete yönelik çok ağır bir sansür mekanizması var, habere, internet sitelerine erişim engeli var. Bu yasa ile karartma ve sansür daha da ağırlaşacak. 83 milyonun nefes borusu kesilecek” dedi. Çakırözer, OdaTV ve Sendika.org haber sitelerine yönelik erişim yasaklarının temmuz ayında da devam ettiğini belirten Çakırözer, “Sendika.org sitesine 5 yıldır erişim engeli var. Hem de Anayasa Mahkemesi’nin bu yılbaşında verdiği hak ihlali kararına rağmen kamu kurumları bu yasağı tanımıyor. AYM kararına uyulmuş olsa Oda TV’nin de kapatılmaması gerekirdi” dedi.

C- 04 Ağustos 2020; Çağdaş Gazeteciler Derneği: “Gazetecilikten etik değerleri çıkardığınızda koca bir hiç kalır.”
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Medya İzleme Komisyonu, Temmuz ayına ilişkin Medya Raporunu yayımladı. Türkiye’deki basın kuruluşlarının çıkmaz bir sokağa girdiği ifade edilen raporda, geçen ay pek çok gazetecilik ilkesinin çiğnendiğinin aktarıldı. “Şiddet, zorbalık ve savaş kışkırtıcılığına araç olamaz” ilkesi hatırlatılarak “Ne yazık bu iki ilke geçen ay da birçok kere çiğnendi” denildi.

Haber Global’deki ‘Jülide Ateş ile 40’ programına, Bahçelievler Katliamı’nın faillerinden Haluk Kırcı’nın çıkarıldığı hatırlatılan raporda, şu ifadelere yer verildi:

“Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak; halkın doğru bilgilendirilmesi adına bazen katillere de mikrofon tutulacağı, böylelikle gerçeklerin ortaya çıkarılmasına katkı sunulabileceği görüşü yanında durmaktayız. Ancak sınırımız budur. Hiçbir basın kuruluşunun, bir katliamı meşru gösterme, bir katili kendini aklama zemine dönüşmesine ne anlayış gösteririz ne de görmezden geliriz. Buna anlayış göstermek de görmezlikten gelmek de katliama ortak olmak anlamına gelecektir. Haber Global televizyonu, bu yayından kaynaklı daha fazla zaman geçirmeksizin başta genç yaşta katledilenlerin anısından, yakınlarından ve Türkiye kamuoyundan özür dilemelidir.”

12- KÖLELİK, KULLUK, ZORLA ÇALIŞTIRMA VE ZORUNLU ÇALIŞMA YASAĞI ( AİHS Mad. 4, Anayasa Mad. 17 ve 18)

A- 30 Temmuz 2020;Göç İdaresi Genel Müdürü Savaş Ünlü, “Dünya İnsan Ticareti ile Mücadele Günü” dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

“Modern kölelik” olarak ifade edilebilen ve en önemli insan hakları ihlallerinden biri olan insan ticareti suçunun, hem mağdurların profili hem de sayısı bakımından giderek genişlediğini belirten Ünlü, bu suçun, organize suç örgütlerine ciddi bir ekonomik kaynak sağlayan önemli bir sorun haline geldiğini söyledi. Ünlü, bu suçla etkin mücadelede mağdurların korunması ve suçun önlenmesine yönelik çalışmaların Genel Müdürlük bünyesindeki İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma Dairesi Başkanlığınca yürütüldüğünü ifade etti. Savaş Ünlü: “Terör örgütü PKK/YPG tarafından çocukların insan kaynağı olarak silahlı faaliyetlerde kullanılması 1984’ten itibaren devam etmekte. Hatta örgüt bünyesinde çocuklardan oluşan birliklerin kurulduğu bilinmektedir. Bu çocuklar, örgüt içerisinde yalnızca silahlı çatışmalarda değil uyuşturucu kuryeliği ve canlı kalkan gibi insanlık dışı suç faaliyetlerinde de kullanılmaktadır. Kaçırılan bu çocuklar, örgüt elebaşları tarafından da taciz ve tecavüze maruz kalmaktadır. Terör örgütü PKK/YPG’nin çocukları kaçırarak istismar ettiği hususu, Amerika Birleşik Devletleri tarafından her yıl düzenli olarak yayımlanan İnsan Ticareti Raporu’nda da kendine yer bulmuştur. Çocukların suç işleme aracı olarak kullanılması onların başta yaşama hakkı olmak üzere eğitim ve sağlık gibi temel hak ve hürriyetlerinden yoksun kalmasına neden olmaktadır. Bu durum uluslararası insan hakları hukukunun tüm normlarına aykırılık teşkil etmekle birlikte terör örgütünün faili olduğu suçların listesine insan ticareti suçunu da eklemektedir.” dedi. Açıklamada 1984 yılından beri çocukların silahlı faaliyetlerde kullanıldığının belirtilmesine rağmen bu durum karşısında devletin aldığı tedbirlerin ne olduğunun bilinmemesi, asıl problemin ne olduğu ile ilgili araştırma yapılmaması ve bu konuda hala etkili bir çözüm yolu bulunmuş olmaması çözüm konusundaki samimiyetsizliğin anlaşılması ve kölelik ve zorla çalıştırma yasağı kapsamında devletin sorumsuzluğu açısından çarpıcı bir örnek olarak görülüyor.

13- ÇEVRE HAKKI (Anayasa Mad. 56, AİHS Mad. 2 ve 8 (içtihatlar ile), Biyo Çeşitlilik Sözleşmesi)

A-29 Temmuz 2020; Yaşam Savunucuları’nın Kazdağları’ndaKaz Dağları’nda yapılan madencilik faaliyetlerine karşı başlattıkları direnişin birinci yıldönümünde yapmayı planladıkları basın açıklamasının 26 Temmuz 2020 de Çanakkale’de engellenmesi üzerine bir açıklama yayınladı.

Çanakkale Valiliği‘nin salgın gerekçesiyle aldığı yedi günlük eylem yasağına takılmasına dair yapılan açıklamada: “Kirazlı Altın Madeni Proje Alanı bir ekolojik suç mahallidir! Yaşamın şirketler eliyle ve devlet desteği ile yok edildiği, çölleştirilen, zehir çukurlarının açılması planlanarak yeraltının da yok edilecek olduğu bir katliam sahasıdır! Yaşama karşı ölümün çoğaltılmak istendiği yerdir! Bir yıldır buradan, Kirazlı’dan Kaz Dağları’nın çığlığı tüm yeryüzüne yayılıyor. Bu çığlığa kulak verenler, Kaz Dağları’nı yalnız bırakmayanlar olarak tüm yetkililere seslendik “Kaz Dağları yaşamdır, yaşama müdahale olmaz” dedik, dinletemedik. Kaz Ddağları direnişinin birinci yılı geride kaldı. Madeni durdurduk ancak mücadelemiz bitmedi, bir arada olmaya devam ettik. Şimdi de Alamos Gold’un alandan tahliyesi için buradayız. Nöbetin başlamasından bir yıl sonra bu katliam sahasından tüm ilgili kurum ve kişilere sesleniyoruz” diyen yaşam savunucuları taleplerini şöyle sıraladı:

“Kaz Dağları’nı kurtarın!

Alamos Gold’u Kirazlı’dan tahliye edin ve tahrip edilen alanı rehabilite ederek tekrar yaban hayata kazandırın!
Kaz Dağları’ndaki tüm madencilik projelerini iptal edin ve Kazdağları bölgesini koruma altına alın!
Yaşam savunucularına kesilen tüm cezaları iptal edin!

Artık bıçak kemikte, Kaz Dağları’nın yok olmasını engellemek için daha ne bekliyorsunuz? Hemen şimdi, bu yanlıştan dönün, daha fazla zaman kaybetmeden Kaz Ddağları, madenci şirketlerin kâr hırsı için yok edilmeden, yurttaşların taleplerini, doğanın çığlığını duyun! Bizler, Kaz Dağları’nı savunanlar, madenciler buradan gidene kadar nöbet tutmaya, Kaz Dağları’nın sesi olmaya devam edeceğiz. Ormanlar madencilerin değil sincapların, kuşların, karacaların, yamacında yaşayan halkındır.” açıklaması yaptı.

B- 05 Ağustos 2020; Artvin Karagöl’de beton otel.

Artvin’in Şavşat ilçesindeki Karagöl’ün hemen yanına inşa edilen beton otel, mavi ile yeşilin buluştuğu bölgenin güzelliğini yok edecek ilk proje olarak yerli ve yabancı turistlerin tepkisine neden oldu.

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1