Lawyers In Exile

AİHM Yalçınkaya Kararı : Türkiye için utanç verici ama aynı zamanda tarihi bir fırsat

AİHM 26 Eylül 2023 tarihinde T.C. vatandaşı Yüksel Yalçınkaya’nın Türkiye aleyhine yapmış olduğu başvuruda Türkiye’yi mahkum etti. Türkiye Rusya ile birlikte AİHM tarafından en fazla mahkum edilen ülke konumunda bulunmaktadır. Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin bu davada da mahkum olması olağan görünse de bu sefer durum çok daha vahim. AİHM Türkiye’yi “Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini” ihlal ettiği için mahkum etti. AİHM kurulduğu günden bugüne kadar çok az sayıda davada bu ilkenin ihlali sebebiyle mahkumiyet kararı vermiştir.

Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini ilk olarak Fransız düşünür Charles de Montesquieu ortaya atmıştır. Montesquieu, “kuvvetler ayrılığı” ilkesini savunmakta ve bireysel özgürlüğün teminat altına alınabilmesi için iktidarın kanunlarla sınırlandırılması gerektiğini savunmaktadır. Bu ilkeye göre kanunun yasaklamadığı her şey serbesttir.

Kanunilik ilkesi ceza hukukunun en temel ilkesidir. AİHM’nin bu ilkenin ihlali sebebiyle Türkiye’yi mahkum etmiş olması Türk Yargısı adına utanç vericidir. Çünkü bu dava, AİHM önüne gelene kadar onlarca Hakim ve Savcının incelemesinden geçmiştir. Tek bir hakim ve savcının bile bu ilkeyi dikkate almaması Türk yargısının tamamen iktidarın kontrolünde hareket ettiğini göstermektedir. Hukuk Fakültesi 1. sınıfta öğretilen bu ilkenin hiçbir hakim savcı tarafından dikkate alınmamış olmasının başka bir izahı bulunmamaktadır. AİHM, ayrıca bu ihlalin sadece önündeki davaya has olmadığını ve kanunilik ilkesinin sistematik bir biçimde çiğnendiğini tespit etmiştir.

Hizmet hareketi, Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerinde eğitim faaliyetleri yürüten bir harekettir. AK Parti Hükümeti tarafından terör örgütü olarak kabul edildikten sonra bu harekete dönük yüzbinlerce soruşturma başlatılmıştır. Ceza soruşturmalarında ilke olarak delilden suçluya gidilmektedir. Hizmet hareketine dönük soruşturmalarda ise tam tersine suçludan delile gidilmeye çalışılmıştır. Yani Hizmet hareketi terör örgütü olarak, bu hareketin gönüllüleri de terör örgütü üyesi olarak baştan suçlu kabul edilmiş, daha sonra da buna ilişkin deliller elde edilmeye çalışılmıştır. Hizmet hareketinin gerçekleştirmiş olduğu herhangi bir terör eylemi olmaması sebebiyle sadece kişilerin bu hareketin gönüllüsü olup olmadıkları tespit edilmeye çalışılmış, bu tespit yapılırken de anayasada sayılan en temel haklar terör örgütü üyeliği için delil olarak kabul edilmiştir. Bu delillerden hükümete ve yargıya göre en güçlüsü ise Bylock kullanıcısı olmaktır.

Türkiye’de mahkemeler Bylock adlı mesajlaşma programını kullanmayı terör örgütü üyeliği için yeterli kabul etmiştir. Oysaki Bylock, tıpkı WhatsApp gibi herkes tarafından yasal olarak indirilip kullanılabilen bir mesajlaşma programıdır. Bylock kullanılarak bir suç işlenmesi durumunda örneğin terör eylemi gerçekleştirilmesi durumunda gerçekleştirilen terör eylemi nedeniyle faile ceza verilir ama Bylock indirdigi için ceza verilmez. Terör eylemi yasada suç olarak tanımlanmış iken Bylock indirmek suç olarak tanımlanmamıştır. Bir kişiyi sırf Bylock kullandı diye terör örgütü üyesi olarak kabul ederseniz o zaman kanunda olmayan bir suçu uydurmuş olursunuz.

Bununla birlikte Bylock delili yasalara uygun olarak elde edilmemiş olduğundan zaten herhangi bir hükme esas alınması dahi mümkün değildir. Bylock delilinin hukuka aykırı olarak elde edildiğinin açık olmasına rağmen bu hükümsüz delil Türk mahkemeleri tarafından her aşamada hukuka uygun kabul edilmiş ve en az yüz binden fazla kişinin terör örgütü üyeliğinden mahkum edilmesine dayanak teşkil etmiştir.

Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş ile beraber kuvvetler ayrılığı ilkesi tarihe karışmış ve yargı yürütmenin sopası gibi kullanılmıştır. Hukuksuzlukta o kadar ileri gidilmiş ki ve Türkiye hukuk, ekonomi, bürokrasi, dış politika, eğitim ve siyaset gibi tüm alanlarda dibe vurmuştur.

AİHM kararı bir yandan Türkiye’deki hukuk eliyle işlenen zulmün tespiti açısından önemli olmakla  birlikte diğer yandan hukuksuzlukta zirve yapan Ak Parti hükümeti için de hukuka tekrar dönüş için tarihi bir fırsat olmuştur. AİHM kararları Türkiye açısından bağlayıcıdır ve uyulması anayasal bir zorunluluktur. Bu kararın uygulanması halinde Hizmet hareketine ve gönüllülerine karşı yürütülen ceza davalarının tamamında beraat ve takipsizlik kararı verilecektir. Böylece Türkiye’de hukuk eliyle işlenen zulümler sona erecek ve bir dönem kapanacaktır. Bu Türkiye’yi hem içeride hem de dışarıda rahatlatacaktır.

Özetle AİHM hem Türkiye’de yargının iflas ettiğini tespit etmiş hem de buradan çıkış yolunu göstermiştir. Türkiye’nin bu tarihi fırsatı kaçırmamasını ve yeniden hukukun üstünlüğünü tesis etmesini ümit ediyoruz.

Av. Reşat Bozkurt

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1