Lawyers In Exile

TEHLİKEDEKİ AVUKATLAR GÜNÜ VESİLESİYLE TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMAK

GİRİŞ :
Avukat, sadece gerçek ve tüzel kişilerin haklarını savunan kişi değil aynı zamanda adalet sisteminde dil, din, ırk, siyasi düşünce farketmeksizin herkesin eşit ve insan hakları ve onuruna uygun şekilde soruşturulmasını, yargılanmasını temin eden kişidir. Dolayısıyla, aslında avukat, modern devletin bireyin karşısındaki orantısız gücünü dengelemek açısından adalet mekanizmasında en önemli rolü oynayan kişidir. Bu açıdan yaptığı iş aynı zamanda kanunlarca da kamu görevi olarak tanımlanmıştır (Avukatlık Kanunu m 1). Avukatın bu büyük sorumluluğu bazı yetkileri de zorunlu kılmaktadır. Örneğin avukat ofisi belli özel şartlar altında ancak aranabilir, avukatın üzeri ‘Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında’ (Avukatlık Kanunu m 58) aranamaz. Avukatın duruşmadan çıkarılması duruşmanın da bitmesini gerektirir.
Çeşitli tarihlerin referans olarak verilmesi mümkün olsa da, 2013 itibariyle Türk hükümeti otoriter bir anlayışı açıktan savunmaya başlamış ve otoriter rejimlere doğru ciddi savrulmalar yaşamıştır. Adalet sistemine duyulan saygı açısından karnesi zaten zayıf olan Türkiye bu kırılma noktalarından itibaren giderek mahkemeleri sopa olarak kullanmayı yerleşik uygulama haline getirmiştir. 15 Temmuz darbe girişimi ile de bu süreç en azından fiilen tamamlanmak üzere ciddi adımların atılmasına bahane edilmiştir. İktidarca girişimin ‘Allah’ın lütfu’ olarak değerlendirilmesi de bunun önemli delillerindendir. Ne gariptir ki hükümet darbe girişiminin bastırıldığı gecenin sabahında ilk iş olarak askerleri değil yargıçları gözaltına alma dalgası başlatmıştır. 16 Temmuz günü 2.745 hakim ve savcı görevden uzaklaştırılmış bir ay sonrada görevden ihraç etmiştir. Otoriterleşmenin önündeki engeli mahkemeler olarak görmeleri çok da ilginç bir yaklaşım değildir. Yargının iki ayağı olan hakim ve savcılara yapılan bu baskı elbetteki avukatlardan da esirgenecek değildi. Darbenin ertesi günü televizyon kanallarında övünülerek işkence edilmiş askerlerin görüntüleri yayımlanıyordu. İşte burada avukatlar görevlerini ifa etmeli ve bu insan onuruna aykırı duruma engel olmalıydılar. Devamında ise yargılamanın hukuki işleyişini temin için çalışarak olayların aydınlatılmasını ve adilane bir çıkış yolu bulmaya katkı sağlamalıydılar. Fakat sanıkların avukatlara erişimi de engelleniyordu. En önemlisi ise avukatlar müvekkilleriyle özdeştirilip aynı suç isnatlarıyla tehdit ediliyordu. Bu durumun geçici olduğu ve bir şok anı olduğunu söylemek isterdik. Fakat yazımızın devamında örnekleriyle açıklanacağı üzere bu durum planlı bir eylemler zincirinin sadece bir başlangıcıydı. Gün geçtikçe avukatlara gelen baskılar arttı ve savundukları kişilerle aynı suçlardan tutuklanmaya hatta mahkum edilmeye başlandılar.

TEHLİKELİ AVUKATLAR MI TEHLİKEDEKİ AVUKATLAR MI ?Avukatlık mesleği yukarıda anlatıldığı gibi bir kamu görevi olduğundan mesleğe kabul de çeşitli şartlara tabiidir. Avukatlık Kanunu m.5/a’ya göre ‘Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak’ suçlarından biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler. Adli sicil kaydının sunulmasından sonra ise Adalet Bakanlığı’nın onayı dahi alınır. Yani avukat ruhsatnamesini almadan önce adaylar bu şartları sağlamalıdırlar. Peki bu kadar yıldır kasti olarak suça bulaşmamış ve bu manada güvenilirlikleri Adalet Bakanlığı’nın onayı da bağlanmış olan avukatlar nasıl olur da birkaç günde terör suçları zanlısı olabilirler? Tüm kariyerlerini bir kenara itip adaletin tam tersine çalışabilirler? İstisnai durumlar her konuda mümkündür. Fakat Türkiye’de kitlesel avukat operasyonları gerçekleştirilmektedir. Zira The Arrested Lawyers İnititiative / Tutuklu Avukatlar İnisiyatifi, tarafından 2022 yılında yayınlanan ‘The Crackdown’ başlıklı rapora göre 2016 yılı Temmuz ayından itibaren, 1.600’den fazla avukat gözaltına alınmış, en az 615 avukat tutuklanmış ve bu avukatlardan şu ana kadar 474’ü silahlı terör örgütü üyeliği (Ceza Kanunu’nun 314. maddesi) veya terör propagandası yapmaktan toplam 2.966 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Ve bu kişilerin arasında kendi meslektaşları tarafından demokratik bir seçim yoluyla seçilmiş Baro Başkanları da vardır : Konya Baro Başkanı Av. Fevzi Kayacan 10.5 yıl, Siirt Baro Başkanı Av. Cemal Acar 8 yıl, Trabzon Baro Başkanı Av. Orhan Öngöz 6 yıl 3 ay, Erzincan Baro Başkanı Av. Cemalettin Özer 8 yıl 9 ay, Manisa Baro Başkanı Av. Zeynel Balkız 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu insanlar kariyerleri boyunca avukat olmanın gereklerini en iyi şekilde temsil ettikleri için her inanç ve düşünceden meslektaşları tarafından seçilmişlerdi. Fakat bu bile onların terör suçlamasıyla mahkum olmalarını engelleyemedi. Maalesef Türkiye’de Baro Başkanları arasında sadece mahkum olanlar yok. Faili meçhul cinayete kurban gidenler de var;
Diyarbakır Baro Başkanı Av. Tahir Elçi ise 2015 yılında basın açıklaması yaparken bir silahlı saldırıda hayatını kaybetti ve fail bulunamadı. Ayrıca ‘Tahir Elçi’nin ölümüne yol açan kurşunun hangi silahtan çıktığı ve kim tarafından ateşlenmiş olabileceğine dair rapor hazırlayan İngiltere merkezli Forensic Architecture kuruluşu, Elçi’nin üç polisten birinin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğü sonucuna varmıştır’
Durumun vehameti için maalesef birkaç somut olayı daha sıralamak zorundayız;
2012 yılında kanser teşhisi konulan Avukat Melek Sarı 2014 yılında sağlık sorunları nedeniyle aktif avukat olarak çalışmayı bırakır. Fakat bir hukukçu derneğinde yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak hukuk kariyerine devam eder. Bu onun hayatına genç yaşta veda etmesine neden olan olaylar zincirinin en önemli halkası olur. 30 Eylül 2017 tarihinde hakkında 9 yıl hapis cezasına hükmedilen Av. Melek Sarı 8 Ocak 2019’da arkasında 8 yaşında bir çocuk bırakarak hayata gözlerini yumar.
Av. Ebru Timtik, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Türk Ceza Kanunu madde 314 ve 220 bağlamında terör suçları isnat edilerek yürütülen bir yargılamadaki 18 avukattan biriydi. İlk duruşmada tahliye edilse de mahkeme heyeti bu kararından sonra görevden alınınca yerine gelen heyet yargılama sonucunda Ebru Timtik’i 13 yıl 6 ay cezaya mahkum etti. Hukuksuzluklar karşısında eli kolu bağlı oturamayan Av. Ebru Timtik Avukatlar Günü olan 5 Nisan 2020’de açlık grevine başladı. Ve tutuklu bulunduğu cezaevinden sevk edildiği Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nde 27 Ağustos 2020 günü yaşamını yitirdi.
Tutuklandığı sırada diyabet ve kronik yüksek tansiyon hastası olan Av. Feti Ün, Temmuz 2017’de avukatının 90 kilodan 60 kiloya düştüğünü belirterek tahliyesini istese de 12 yıl hapis cezası aldı ve tutukluluğu devam etti. Bütün bunlar sadece Fethullah Gülen’in avukatı olduğu içindi. Yargıtay kararı onayınca devletin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı’ndan haber şöyle duyuruldu : Yargıtay, FETÖ elebaşı Gülen’in avukatı Feti Ün’ün hapis cezasını onadı.Akıllara ziyan alt başlık ise şuydu : ‘Teröristbaşı Gülen’in avukatlığını yaptığını kabul etmişti.’ Birinin avukatlığını yapmış olmak, kabul veya reddedilmesi gereken bir suç fiili midir? Tutuklanmasının ardından 5 yıl geçtikten sonra cezaevinde beyin kanaması geçirerek kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Av. Murat Korkmaz ise tutulduğu cezaevinden çıkarıldı ve hastanede kalp ameliyatı oldu. Ancak ameliyatından sonra, toplam 20 ay tutuklu kalacağı cezaevine geri gönderildi. Sağlığı hızla kötüleşti ve sonunda tedavi için taburcu edildiğinde artık çok geçti. Kısa bir süre sonra kalp rahatsızlığına yenik düştü.
Av. Metin Yücel 2016’da tutuklandı, 2021’de ise Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Çünkü o bir terör suçlusuydu ve covid nedeniyle erken şartlı tahliyeden yararlanamazdı.
Av. Mustafa Özben ise 9 Mayıs 2017’de kızını okula bıraktıktan sonra herkesin gözü önünde kaçırıldı. İşkenceler nedeniyle 92 günde 80 kilodan 60 kiloya düştü. İşkence ve sorgulama sonucunda istediklerine ulaşamayacaklarını anlaşılınca bırakıldı, bu işin peşine düşmemesi aksi halde ailesine zarar geleceği tehdidiyle tabii ki.
Soma’da ihmalen öldürülen 301 işçinin haklarını savunan, Suruç mağdurlarının yanında yer alan Av. Selçuk Kozağaçlı, cezaevinde müvekkil-avukat görüşmesi yaptığında müvekkillerine bilgi aktarmakla suçlandı. Evet, yanlış okumadınız, suçlama tamamen avukatlık kapsamında yapılması gereken işlerdendi. Gizli tanıklar marifetiyle duruşmadan bir gün önce atanan savcının ceza verilmesi gerektiği mütalaasıyla 16,5 yıl hapsine hükmedildi. Sadece o değil yargılandığı toplu davada 20 avukat toplamda 146 yıl hapis cezasına makum edildi.
27 Ocak 2016’dan bu yana tutuklu olan Avukat Turan Canpolat, sahte deliller ve o zaman tutuklu olmasına rağmen darbe teşebbüsünden 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 3 yıldır hücrede tutuluyor ve denetimli serbestlik hakkı dahi gasp ediliyor. Daha önce dosyasına giren bazı belgelerin sahte olduğunu mahkemede ispat etmiş ve bu mücadelesi nedeniyle 8 Mayıs 2017’de Malatya Cezaevinden Elazığ’a sürgün edilmişti.
Af Örgütü Onursal Başkanı Av. Taner Kılıç’ın ise özgürlüğünün elinden alınmasına karşı giriştiği mücadelede AIHM hak ihlali kararı verdi.
Sadece babasının avukatlığını yaptığı için Avukat Fatma Saadet Yılmazer’e 7 yıl 6 ay ceza verildi ve kendisi 5 yıldır tutsak tutuluyor.
Avrupa İdari Yargıçlar Birliği (AEAJ) Başkanı Edith Zeller, Avrupa Yargıçlar Birliği (EAJ) Başkanı Duro Sessa, Hakimler için Hakimler Başkanı Tamara Trotman, Demokrasi ve Özgürlük için Avrupalı Yargıçlar Birliği (MEDEL) Başkanı Mariarosaria Guglielmi imzalı açıklamada, mesleki faaliyetlerinden dolayı sekiz yıldan altı yıla kadar ceza verilen avukatlara yönelik endişeler dile getirildi.
Adlarını sayamadığımız birçok meslektaşımız sadece görevlerini yaptıkları için iktidarın hedefi haline geldiler ve maalesef mücadelelerine uluslararası etkin bir destek bulamadılar. Yukarıda küçük bir panoroması verilen olaylara her gün yenisi ekleniyor. En yakın tarihli olarak 27 Aralık 2022’de Zonguldak’ta avukatlara yapılan kitlesel terör operasyonundan da anlayacağımız üzere güçlü bir ses vermedikçe bu hukuksuzluklar her gün daha fazla insana ulaşacak. Henüz sesini duyamadığımız çok fazla mağdur olduğu da açık. Sadece medyadan ulaşabildiğimiz olaylar bu kadar vahimse sesini duyamadığımız insanların yaşadıklarını lütfen hep beraber düşünelim. Umarız Tehlikedeki Avukatlar Günü münasebetiyle yayımladığımız bu yazı, insanlık onuru için savaşmayı meslek edinmiş tüm meslektaşlarımıza bir kere daha hukuksuzluklar için birlikte savaşmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatır. Savunmasız bir yargı, mahkemeleri sadece güçlülerin halka karşı kullandığı bir sopa haline getirecektir. Devlet ise bir çeteye dönüşecektir. Bugün hala söylecek söz varken susmamayı çok önemli buluyoruz.
LAWYERS IN EXILE

 

Raporun metnine şu adresten ulaşabilirsiniz: https://arrestedlawyers.files.wordpress.com/2021/12/the-crackdown.pdf

https://forensic-architecture.org/investigation/the-killing-of-tahir-elci vikipedi aracılığıyla https://tr.wikipedia.org/wiki/Tahir_El%C3%A7i

Av. Melek Sarı

Av. Ebru TİMTİK

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yargitay-feto-elebasi-gulenin-avukati-feti-unun-hapis-cezasini-onadi/1710385

[Analysis] Death in prison: the case of 3 Turkish lawyers

Av. MUSTAFA ÖZBEN

Turkish court sentences lawyers to 146 years in another mass trial

AİHM’den avukat Taner Kılıç için ‘hak ihlâli’ kararı – Hukuki Haber

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1