Lawyers In Exile

CEZAEVİNDE KADIN OLMAK

5 Aralık 1934 de kadınlara iade edilen seçme ve seçilme hakları her yıl 5 Aralıkta Kadın Hakları Günü olarak anılmaktadır. O tarihte kadınların toplumdaki önemli yerini hatırlatan bu hak, birçok Avrupa ülkesinden önce Türkiye’de vuku bulan çağdaş adım olarak görülmüş ve iftihar edilmiştir.

Ancak geçen yıllarda, bu tarihte övünç duyulan olay yerini her geçen yıl kadınların ihlal edilen haklarını duyurmaya, hak arayışlarına, sonu gelmeyen haksızlıklara hukuksuzluklara bırakmıştır. Kadınların bulunduğu her alan kendi içinde kadınların uğradığı hukuksuzluklarla derin hukuki, sosyolojik soruları ve tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu yazıyı okumaya başladığınızda ne yazık ki akıllardan geçen kadınların ihlal edilen haklarına ilişkin bir çok konu olacaktır. Kadın cinayetleri, kadınların iş hayatındaki eşitsizlikler, toplumsal hayatta kadına biçilen rol, kadınların güvenliği…Bu konuların da içerisinde ayrılan sayısız başlıklar sıralanabilir. Kadınların bu yaşadıklarına sebep sadece kadın olmalarıdır.

Ancak bu yazıda inceleyeceğimiz husus çok farklı bir alanda kadınların yaşadıkları haksızlıkları barındırır. Bu husus ise; özellikle son 5 yılda kadınlara yapılan adaletsizliklerin şiddetinin artarak devam ettiği, yaşadıkları hukuksuzlukların duyurulmaması, duyurulmasının engellenmesi ve hiç bir şekilde alınmayan hukuki önlemlerle cezaevlerindeki kadınların yaşadıklarıdır. Amacımız, bir kadının cezaevi öncesinde ve cezaevinde yaşadığı, maruz kaldığı hukuksuzlukların bir nebze olsun anlaşılması ve çekilen zorlukların kadınlar açısından ne derece dayanılmaz olduğunun fark edilmesini sağlamaktır.

Bu süreçte kadınların yaşamış oldukları hak ihlalleri sadece cezaeviyle sınırlı olmayıp, öncesinde psikolojik ve fiziksel olarak zorlukların yaşandığı gözaltı süreci de pek çok kötü muameleyi barındırmaktadır. Gözaltında, kadın polisler tarafından yapılmış dahi olsa üst araması sırasında kadınlara onur kıran küçük düşüren psikolojik olarak yıpratmayı hedefleyen muamelelere maruz bırakılmışlardır. Nezarethanede ya da cezaevi girişinde çıplak arama yapılması, erkekler ile birlikte aynı nezarethanede tutulmaları, banyo ve lavabo ihtiyaçlarını zor şartlarda gidermek zorunda bırakılmaları, emzikli-yeni doğmuş bebeğiyle uzun süreli göz altında tutulmaları, soğuk ve olumsuz nezarethane koşulları gibi pek çok hak ihlali söz konusu olmaktadır. Polis tarafından erkek şüpheli veya sanığa sorgu esnasında yöneltilen tehditlerde bile eşinin mevzu bahis olması, bir yandan kolluk nezdindeki cinsiyetçi ve gayrı insani bakış açısını yansıttığı gibi diğer yandan kadınların her fırsatta ne tür hak ihlallerine maruz kaldıklarını ortaya koymaktadır.

Cezaevi sürecinde ise yaşanan bu hukuksuzluklar artarak devam etmektedir. Özellikle çocukları ile cezaevlerinde kalan anneler, cezaevi süreçlerinde çocuklarının en temel haklarından bile mahrum olduğuna şahit olmakta ve yaşadıkları hukuksuzluklar kendilerini psikolojik olarak ayrıca yıpratmaktadır. Çocuklarının bir oyuncak sahibi olamaması, ilk adımlarını betonun üzerinde atması, hiç ağaç ve toprak görmemesi… Bunların anneye duygusal olarak verdiği acının yanında çocukların en temel hayat standartlarına sahip olamamalarından kaynaklanan gelişimlerini tamamlayamamaları da bir başka ciddi hak ihlalidir. Bu hukuksuzluğun gerçekleştiği bir ortamda kadının farklı ihtiyaçlarının olduğu ve bu ihtiyaçların giderilmesi için farklı bir dizaynı ve ekipmanları barındıran bir yapının olması gerektiği tüm dünya tarafından kabul edilir. Ancak Türkiye’deki cezaevleri bu kabullerin çok uzağındadır. Özellikle siyasi kadın suçluların katlanmak zorunda oldukları şartlar ve ayrımcılıklar hiç bir insanlık onuru tanımı ile bağdaşmaz. Örnek verilecek olursa; siyasi kadın mahpuslar ve çocukları, diğer suçlardan tutuklu olanların veya hükümlülerin kendileri ve çocuklarının yararlandığı rehabilite alanları ve etkinliklerinden mahrumdur. Tutuklu/hükümlü kadınlara çocukları ile de ayrıca acı çektirilmektedir.

Bir kadın bir annedir, doğum yapar bebeğini emzirir fiziksel ve ruhsal donanımı bu şekilde dizayn edilmiştir. Kanunda bu hususta gözetilmiş yeni düzenleme ile hamile olan kadınların bir yıl altı ay sonrası cezasının infazının geri bırakılmasına olanak tanınmıştır. Ancak bu kanun hükmü siyasi suçlularda göz ardı edilmektedir. Hamile olan veya bebeği ile cezaevinde bulunan bir kadının yaratılışından var olan ve tüm dünya tarafından kabul görülen ve korunan haklarını kullanmasına engel olunamaz.

Tutsak Kadınların haklarına yönelik Türkiye cezaevlerinde göz ardı edilen ancak tüm dünya tarafından kabul edilen ilkelerden bazılarına örnek verilecek olursa;

Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955) – Standard Minimum Rules for the Treatment of Prisoners

Kural-23: “(1) Kadınlar için kullanılan cezaevlerinde gerekli her tür doğum öncesi ve sonrası bakım için uygun özel barınma olanakları olacaktır.Mümkün olan her durumda çocukların cezaevi dışında bir hastanede doğması sağlanacaktır. Çocuk cezaevinde doğmuşsa bu durum nüfus kağıdında belirtilmeyecektir. (2) Emzirilmekte olan bebeklerin anneleriyle birlikte cezaevinde kalmasına izin verildiğinde anneleri tarafından bakılmakta olmadıkları zamanlarda kalabilecekleri, vasıflı çocuk bakıcıları tarafından yönetilen çocuk odaları olacaktır.”

Cezaevlerinde kadınların yaşadıkları en önemli problemlerden biri de özel günlerinin gerektirdiği temizlik hassasiyetinin sağlanmamasıdır. Koğuşlarda, normal kapasitenin ortalama olarak 6 kat üzerinde kişi sayısının bulunması, tuvalet ve banyoyu kullanımının bu şartlar altında oldukça güçleşmesi yaşanan bu problemi daha da çekilmez hale getirmektedir. Bu şartlar altında büyük sağlık sorunlarının doğması kaçınılmazdır.

Bununla birlikte erkek hükümlülere göre oluşturulmuş cezaevlerinin kadınların ihtiyaçlarını giderme konusundaki yetersiz kalması da yaşanan bir diğer sorundur. Bir kadın koğuşu ile erkek bir gardiyanın ilgilenmesi düşünülemez. İhtiyaçlarını erkek bir gardiyana iletmek zorunda olan tutuklu/hükümlü kadınların ve tüm çamaşırlarının erkek bir gardiyan tarafından kontrol edilmesi mahremiyetlerinin ne kadar zedelendiğinin göstergesidir.

Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanunun 10. Maddesinde yer alan hükme göre;

(1) Kadın kapalı ceza infaz kurumları, kadın hükümlülerin hapis cezalarının infaz edildiği Kanunun 8 ve 9 uncu maddelerine göre kurulmuş kurumlardır. Bu kurumlarda iç güvenlik görevlileri kadınlardan oluşturulur.(2) Bu maksatla kurulmuş kurumların ihtiyacı karşılama bakımından yetersiz olması hâlinde, kadın hükümlülerin hapis cezaları diğer kurumların, erkek hükümlülerin kaldığı bölümlerle bağlantısı olmayan bölümlerinde infaz edilir.”

Kadınların bu haklarında gösterilmesi gereken hassasiyetin sadece yerel kanunlarla değil tüm dünya tarafından belirlenen kurallarla da önemi vurgulanmıştır.

Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar (1955) – Standard Minimum Rules for the Treatment of Prisoners

Kural 8 de “Değişik kategorilerdeki mahkumlar, cinsiyetleri, yaşları, sabıka kayıtları, alıkonulmalarının yasal nedeni ve kendilerine gösterilmesi gereken ilgiye bağlı olarak, değişik cezaevlerinde ya da aynı cezaevinin değişik bölümlerinde alıkonulacaktır. Dolayısıyla, (a) erkekler ve kadınlar, mümkün olduğu ölçüde, ayrı cezaevlerinde alıkonulacaktır. Hem erkeklerin, hem de kadınların alıkonulduğu cezaevlerinde, kadınlara ait bölümlerin tümü cezaevinin kalanından bütünüyle ayrılmış olacaktır.

Kural-53 te kadın cezaevlerinin yönetimi ve bu cezaevlerindeki personellerin görev sınırlandırmalarına yer verilmektedir: “(1) Hem erkekler, hem de kadınlar için kullanılan cezaevlerinde cezaevinin kadınlara ait kısmı sorumlu bir kadın görevlinin yönetimi altında olacak ve bu kısmın bütün anahtarları bu kadın görevlide olacaktır. (2) Hiçbir erkek görevli yanında bir kadın görevli olmadıkça cezaevinin kadınlara ait kısmına girmeyecektir. (3) Kadın mahkumlara yalnız kadın görevliler bakacak ve bu mahkumlar yalnız kadın görevlilerin denetimi altında olacaktır.

Kadın tutuklu/hükümlülerin veya gözaltında olan kadınların maruz kaldığı hukuksuzlukların engellenmesi adına düzenlenmesi gereken kurallar için kadınların ihtiyaçlarının bilinmesi en önemli şarttır ve bu şart ile birlikte uygulanan düzenlemelerin bir merhamet olarak değil kadınların hiç bir statüde değişmeyecek olan hakları olduğunun bilinmesi gerekmektedir.

Kadınların sahip oldukları en doğal hakların en yakın zamanda iade edilmesi ve bu kadın haklarının gününün asıl manası ile anılması temennisiyle.

Lawyers in Exile

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1