Lawyers In Exile

DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ

Kadın Hakları ve Günümüz Türkiye’sinde Kadınların Durumu

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, her yıl tüm dünyada kadınların daha insanca yaşama isteğini dile getirdikleri bir mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de 5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara‘’Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” veren Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile “Dünya Kadın Hakları Günü” ilan edilmiştir.

5 Aralık, temelini Olympe de Gouges’un 1791’deki Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi’nden alır. Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde tanınan haklar toplamda 17 maddede sayılmıştır. Bu maddelerden bazıları şu şekildedir:

Kadın özgür doğar ve erkeklerle eşit haklara sahip olarak yaşar. Toplumsal farklılıklar yalnızca genel yarar nedeniyle kabul edilebilir.

Yasa, genel iradenin ifadesi olmalıdır. Bütün kadın ve erkek yurttaşlar bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla yasaların yapımı sürecine katılmalıdır. Yasalar herkese eşit olarak uygulanmalıdır. Yasa önünde eşit olan bütün kadın ve erkek yurttaşlar, yetenek ve erdemlerinden başka bir ayrım gözetilmeksizin, kamu hayatındaki bütün makam, memuriyet ve mevkilere eşit olarak kabul edilmelidir.

Hiç kimse, esaslı derecede farklı olsa bile, düşüncelerinden dolayı kovuşturulamaz. Kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahiptir. Bu nedenle eylem ve ifadeleri yasalarla korunan kamu düzenini bozmamak koşuluyla, konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır.

Çağdaş, demokratik, ileri bir toplum için; kadınların güçlendirilmeleri, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan yararlanmalarının sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Dünya Ekonomik Forumu’nun kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanlarından yararlanma ve siyasi katılım oranlarını dikkate alarak oluşturduğu 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda Türkiye 153 ülke içerisinde 130. sırada bulunmaktadır. TÜİK verilerine göreyse, erkeklerde işsizlik oranı %8,8 iken, kadınlarda bu oran %13,7’dir. 2018 yılında erkeklerle kadınlar arasındaki cinsiyete dayalı ücret farkı kadınların aleyhine olarak %8’dir.

Demokratik ve çağdaş bir toplum olma yolunda kadınlarımızın toplumsal alanda güçlendirilmeleri son derece önemlidir. Bir toplumun medeniyet düzeyi, o toplumun insanlara ve özellikle kadınlara verdiği önemle değerlendirilmektedir.

Bu anlamlı gün; günümüzde yaşanan kadın sorunlarının gündeme getirilmesi, bu konuda bir farkındalık yaratılması ve çözümler bulunması yolunda önemli bir gündür. Hak ihlallerinin gün geçtikçe daha da arttığı; farklı ırktan, farklı düşüncelere, inanışa ve cinsel tercihe sahip insanların en önemli haklarının(yaşama hakkı, adil yargılanma hakkı, eşitlik hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü vb) hiçe sayılarak çiğnendiği günümüz Türkiye’sinde kadınlarımızda tüm bu hakların ihlaline maruz kalmaktadır. Kadının sahip olduğu hakların, hukukun uygulanmadığı ve hatta her türlü insan hakkının yok sayıldığı Türkiye’de bir değeri ve karşılığı ne yazık ki yoktur. İktidarın ve mensuplarının kadınlara yönelik kullandığı ötekileştirici ve cinsiyetçi dil ise kadına yönelik şiddete ve ayrımcılığa alt yapı oluşturmaktadır.

En temel insan hakkı olan yaşam hakkı ele alındığında karşılaşılan tablo maalesef içler acısıdır. Türkiye’de 2002-2020 yılları arasında 15.557 kadının yaşam hakkı ellerinden alınmıştır. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”nun yakın yıllardaki verilerine göre, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019 yılında ise 474 kadının, erkekler tarafından ekonomik sıkıntı, boşanmak istemesi ya da barışma isteğini reddetmesi gibi nedenlerle yaşam hakları ihlal edilmiştir. İntihar eden kadınların oranı erkeklerin oranının 4 katıdır. Cinsel şiddet ve çocuk istismarı ise artarak devam etmektedir.

Devlet kurumları, denetim mekanizmaları ve iktidar; üzerlerine düşen görevleri yerine getirmemektedir. 2015 yılında tecavüze direndiği için öldürülen Özgecan Aslan’ın ardından kamuoyunda “Özgecan Aslan Yasası” olarak bilinen, kadın cinayetlerinde haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin kaldırılmasını öngören düzenleme ise 2019 yılında meclisten geçememiştir.

Yaşama hakkı ihlalleri direkt devlet kurumları tarafından da yapılmaktadır. Ordu E Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan Nesrin Gençosman, 11.07.2018 tarihinde cezaevindeki ihmaller ve çok geç kalınmış olan hastane sevki nedeniyle çoklu organ yetmezliğine ulaşan hastalığına karşı yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir. Ve yine ilaçları verilmediği ve tedavisi geciktirildiği için tutuklu bulunduğu Tarsus Cezaevinde 28.04.2018 tarihinde Halime Gülsu hayatını kaybetmiştir. 20 Şubat tarihinden itibaren Cezaevi Savcılığına, Savcılığa, Adalet Bakanlığına, BİMER’e, CİMER’e başvuruda bulunmasına rağmen devlet kurumları ve kişiler hiçbir müdahalede bulunmamıştır.

2002 yılında cezaevlerinde 59 bin 429 kişi varken, bugün sayı 300 bine ulaşmıştır. Avrupa Konseyi Ceza İstatistik Raporuna göre Türkiye, Avrupa‘nın en kalabalık cezaevlerine sahiptir. Zira her 100 kişilik kapasite için en az 123 mahkum bulunmaktadır. Bu rakamlar kaygı vericidir.

Cezaevi şartlarına ve cezaevinde kalan kadınları ele aldığımızda TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İnceleme Raporu‘nu dikkate alabiliriz. Raporda hükümlü ve tutuklular tarafından verilen bazı dilekçelerin işleme alınmadığı, bazı dilekçelerin ise işleme alınmakla birlikte cevap verilmediği, kurum idaresi ile iletişimde sıkıntılar yaşandığı, kuruma ilk gelişte çıplak arama yapıldığı, hastaneye sevklerde sorun yaşandığı, hastane sevklerinin bazı durumlarda 3 ila 4 ayı bulabildiği, bazen ise hiç yapılmadığı, revire çıkmada problemlerin olduğu yer almaktadır.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Hapishane Komisyonu tarafından hazırlanan Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İnceleme ve Tespit Raporu’na göre kurumda koğuş içerisinde ve mahrem alanları görecek şekilde kameraların bulunması, özel yaşam ve mahremiyet hakkının ihlalidir. Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle haklarında işlem yapılacağının bazı cezaevi personeli tarafından ileri sürülmesi sosyal ve kültürel hakların ihlal edildiğini göstermektedir.

Toplumsal refah, barış yerine oluşan bu hukuksuz ortamda HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP eski Milletvekili Çağlar Demirel ve Gülser Yıldırım gibi bir çok kadın siyasi tutuklu bulunmaktadır. Ayrıca düşüncelerinden dolayı haklarında tutuklama, kovuşturma ya da ceza kararı olduğu için ülkeden kaçmaktan başka çaresi kalmayan Ayşe Abdulrezzak, Hatice Akçabay gibi birçok kadın da aileleri ile birlikte Meriç Nehrinde hayatını kaybetmiştir. Ve tabii ki daha ismi zikredilmeyen bir çok mağduriyet ve insan hakkı ihlalleri bulunmaktadır.

Bugün, kadını yok sayan bir anlayış, düşüncesinden dolayı kadını tutuklayan ve haksız ağır cezalara mahkum eden bir hukuksuzluk rejimi, kadın cinayetlerinin ve çocuk gelinlerin arttığı bir Türkiye görüntüsüyle ülkemiz çağdaş toplumlar içerisinde gereken yeri alamaz. Kadınların kendi hakları uğrundaki mücadeleleri daha eşitlikçi bir toplum yaratılmasını sağlamak ve buna bağlı olarak da toplumun bütünü açısından demokratik bir anlam taşımaktadır.

Kadın haklarının ihlal edilmediği, eşitliğin gözetildiği bir barış ortamı düzeyinde yaşayabilmek ümidiyle tüm kadınların Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun.

Lawyers in Exile

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1