Lawyers In Exile

Kalbimizdeki Yangını Söndürmeye Gel

“Kalbimizdeki Yangını Söndürmeye Gel”*

Yakın zaman Türkiyesi ve hatta denilebilir ki Türkiye tarihinin en büyük hukuksuzluğu AKP rejimi tarafından karanlık ve tiyatro bir darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar oldu. Sadece KHK’ların sebep olduğu birinci dereceden mağdurları yüz binler ile ancak ifade edebiliyoruz. KHK’lılara yapılan hukuksuzlukların ve ihlal edilen haklarının ne sayısı ne de seviyesi tarif edilememektedir.

KHK hukuksuzlukları sadece yetişkinleri değil çocukları da derinden etkiliyor. Hem hukuksal, hem ekonomik sıkıntılarla mücadele eden KHK’lıların, en büyük sorunlarından biri de yaşanan süreçten çocuklarının da olumsuz yönde etkilenmiş olmasıdır. Anne ve/veya baba KHK’lı olduğu için aslında onlar da KHK’lı.

KHK’lıların çocukları toplumdan dışlandı ve büyük mağduriyetler yaşadı; kimisi acılara daha fazla katlanamayarak intihar etti, kimisi ailesi ile birlikte baskıdan kaçmak isterken Ege veya Meriç’te boğularak hayatını kaybetti, kimisi de anneleriyle cezaevinde kalmaya mahkum edildi/ediliyor. Bütün bunlar buzdağının görünen yüzü. Buzdağının görünmeyen kısmında KHK’lıların çocuklarının yaşadıkları derin travmalar var. Yaşanan psikolojik travmaların üzerinden yıllar geçse de maalesef izleri silinmiyor. Türkiye tarihindeki en büyük kitlesel soykırım uygulamalarından birinin hedefi haline getirilen KHK’lıların çocuklarının sayıları 1 milyonu buluyor. KHK’lı aileler endişeli ve çaresiz: “Çocuklarımız bu yükü taşıyamıyor.” diyor

KHK’lı ailelerin çocuklarının ellerinden alınan en temel hak, hiç şüphesiz yaşam hakkı. Türkiye’de ebeveynleri yaşam hakkı ve diğer insani haklar tanınmadığı ve adil yargılanma olmadığı için ülkeyi onlarla birlikte terk ederken sayısı 60’ı aşan çocuk onlarla birlikte Meriç veya Ege’de hayatını kaybetti. Bunlardan sadece birkaçını burda ifade edebiliriz;

Akçabay ailesini taşıyan bot Meriç’te battı. Anne Hatice Akçabay ve üç çocuğu Meriç’in azgın sularında can verdi.  Türkiye’deki zulümden kaçan Abdürrezzak ve Doğan ailesinin bindiği bot battı.  Botta aileleriyle birlikte olan 3 çocuk hayatını kaybetti.  Edirne’den Yunanistan’a  Meriç Nehri’nden geçmeye çalışırken bindikleri  botun alabora olması sonucu 9 yaşındaki Nurefşan Teke de hayatını kaybetti.

 

Ölüm sebeplerinden bir diğeri de tedavi ihtiyacı karşılanmadığı veya geciktirildiği için meydana gelen ölümler;

Yurt dışına çıkarılmasına bir türlü izin verilmeyen, izin çıktığında ise artık çok geç kalınmış  olan KHK’lı ailenin  çocuğu , kanser tedavisi gören 8 yaşındaki Ahmet Burhan Ataç hayatını kaybetti. Beyin kanseri olan 12 yaşındaki  Furkan Dizdar tedavi için yurt dışına gidecekti. Ancak anne ve babasının pasaportuna havalimanında el konuldu. Tedaviye gidemeyen Furkan’ın hastalığı  ilerledi. Önce yüzünün bir tarafı felç oldu. Sonra hastalık gözüne sıçradı ve hayatını kaybetti. KHK`lı Rasim Çalışkan’ın 6 yaşındaki oğlu Selman’a beyin kanseri teşhisi konuldu. Beyninde 5 cm büyüklüğünde tümör tespit edilen Selman, babasını son kez göremeden vefat etti.

 

KHK’lılar ve çocukları arasında ciddi oranda intihar vakaları yaşanmaktadır. OHAL’ın Toplumsal Maliyetleri Raporunda yapılan mülakatlarda KHK’lıların, eşlerinin ve çocuklarının ciddi bir kısmının intihara meyillerinin arttığı ortaya çıkmıştır. Mülakat yapılan birçok insan ciddi bir şekilde intiharı düşündüklerini, geride kalan çocuklarının yaşayacakları mağduriyetleri düşünerek intihardan vazgeçtiklerini beyan etmişlerdir. Yakın zamanda yaşanan iki örnek;

KHK’lı eski Danıştay üyesi Haşim Güney’in, hukuk  fakültesi öğrencisi olan oğlu Nahit  Emre Güney Galata Kulesi’nden atlayarak intihar etti. Yine KHK ile öğretmenlikten ihraç edilen  ve 4 yıldır tutuklu olan Nurettin Odabaşı’nıno 16 yaşındaki Bahadır Odabaşı yaşadığı zorluklara daha fazla dayanamarak  intihar etti.

 

KHK’lıların çocuklarının maruz kaldığı en yaygın hak ihlali “ayrımcılık yasağı”dır. KHK’lılar ile onların çocukları, kitlesel yok etme, sindirme, asimile etme hedefinin parçası olarak ağır bir ayrımcılığa muhatap oldular. Bu hak farklı şekillerde ihlal edilmiştir;

Anne veya babası KHK’lı olduğu gerekçesiyle bazı çocuklar sosyal yardımlardan  faydalandırılmamıştır. Birçok öğrenciye anne veya babaları KHK’lı olduğu gerekçesiyle devlet bursu  verilmemiştir. KHK’lı çiftçilerimizin bazılarına okullarda ayrımcılık yapılmış ve öğretmenler tarafından düşük not verilmiştir. Yurtdışından gelenlerin  denklik talebi kabul edilmemiş, eğitimlerine devam etmeleri engellenmiştir. OHAL KHK’sı ile kapatılan okulların öğrencilerini bazı şehirlerdeki devlet okulları kabul etmemiştir. Bu yüzden o şehirlerde yaşayan öğrenciler oldukça pahalı olan özel okullara kayıt yaptırmak zorunda kalmıştır.

 

Bunların yanında Türkiye cezaevlerinde çoğunluğu KHK’lı çocuğu olan çocuklar var. Cezaevlerinde kalan çocuk sayısı tam olarak bilinmese de 400’e yakın bebek ve çocuğun(0-6 yaş) anneleriyle birlikte cezaevlerinde kaldığı tahmin ediliyor. Birçok çocuk, en masum yıllarını dört duvar arasında geçirmek zorunda kaldı/kalıyor. Bebek ve çocukların anneleri ile birlikte cezaevlerine girmeleri temel insan haklarına da çocuk haklarına da aykırı. Buna rağmen bebekli ve çocuklu annelerin tutuklanması, hukuka aykırı olarak devam etmektedir. Anneleri ile birlikte hapishanelerde büyüyen yüzlerce bebek ve çocuğun dramı güncelliğini koruyor.

KHK’lı ailelerin çocuklarının mağduriyetleri elbette yukarıda saydıklarımızla sınırlı değil. Değişik birçok sebeple haksız bir şekilde cezalandırılan KHK’lı anne-babalarla birlikte çocukları da cezalandırılıyor. Hem anne hem de babası tutuklu bulunan çocuklar, yakın akrabası olmasına rağmen esirgeme yurduna teslim ediliyor. Tutuklu bulunan anne ve/veya babasının hasretine dayanamayan çocuklar ağır hastalıklara yakalanıyor. Ve ne büyük acı ki, anne-baba hasreti ve özlemiyle çıkılan cezaevi yollarında, trafik kazası sebebiyle 18 çocuk yaşamını yitirdi.

Yetişkin anne-babaların bile yaşatılan mağduriyet ve hukuksuzluklarla baş etmesi çok zorken, çocukları bunların  meydana getirdiği travmalarla nasıl baş edecek?

 

Tüm bu yaşanılanlar hem hukuksuzluk hem ağır hak ihlali hem de soykırım uygulamalarıdır. Bir gün tahakkuk edeceğine inandığımız hukuk önünde bu suçların sorumlularının hesap verdiğini görme temennisiyle.

 

*Başlık, babası tutuklu 10 yaşındaki Yusuf Bera’nın çizdiği resimden alıntı.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Lawyers In Exile

 

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1