Lawyers In Exile

26 AĞUSTOS – 02 EYLÜL 2020 HAFTALIK HAK İHLALİ NOTLARI

1- YAŞAMA HAKKININ İHLALİ: (AY m.15/2, 17/1, AİHS m.2, İHEB m.3, MvSHS m.6 ABTHŞ m.2)

2 Eylül 2020; İmamlık yapan Osman Çilenti’nin, müftülükteki bazı uygulamalara karşı çıktığı için ‘ceza olarak’ COVID-19’dan hayatını kaybedenlerin cenazesini yıkamakla görevlendirildiği öne sürüldü. 

Osman Çilenti’nin görev sonrası kendisinin de COVID-19’a yakalanarak yaşamını yitirdiği iddiasına Diyanet İşleri Başkanlığı soruşturma başlattı.

Şanlıurfa Siverek’e bağlı Burçalık Köyü’nde iki yıldır cami imamı olarak görev yapan 44 yaşındaki Osman Çilenti, yaklaşık iki hafta önce Siverek Müftülüğü’nce korona virüsten yaşamını yitirenlerin cenazelerini yıkamakla görevlendirildi.

Sosyal medyada paylaşılan iddialarda da, müftülükteki bazı uygulamalara karşı çıktığı için Çilenti’ye bu görevin ceza olarak verildiği, kendisine salgından korunması amacıyla ekipman bile verilmediği belirtildi.

İmam Çilenti’nin cenaze yıkama esnasında kendisini kötü hissettiği ve birkaç gün sonra da yaşamını yitirdiği belirtildi.

27 Ağustos 2020; Aliağa Şakran cezaevinde koşullarının iyileştirilmesi talebiyle 18 Şubat’tan beri ölüm orucunda olan Didem Akman’ın cezaevi yönetimince talepleri ciddiye alınmıyor.

Kızının durumunun her geçen gün kötüleştiğini, fakat yetkililerin bu duruma sessiz kalmasından yakınan anne Akman, kızının kötüleşen sağlık durumu sebebiyle bir refakatçi talep ettiklerini, fakat kızı Didem Akman’ın ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olması sebebiyle bu talebinin reddedildiğini ifade etti. Akman, kızının vücudunda yaraların oluşmaması için havalı yatağa ihtiyacı olduğunu, fakat cezaevinin Didem Akman’ın vücudunda yaralar oluşmadan yatak vermeyeceğini söylediğini belirterek “Biz yaralar oluşmasın diye havalı yatak istiyoruz, yaralar oluştuktan sonra havalı yatağın ne önemi var” diye ekledi.

Yetkililerin kızının kötüleşen durumu karşısındaki tutumlarından endişeli olduğunu söyleyen Akman, “Didem’in ayakta duracak hali yok, en son görüştüğümde 32-33 kiloya kadar düşmüş. Ben cezaevi müdürüyle de görüştüm, faks da yazdım. Hiçbir yetkili benimle görüşmek istemiyor, muhatap bulamıyoruz. Kızıma bir şey olursa ben bunun hesabını kimden soracağım ” diye konuştu.

Kızının ölüm orucuna başladığı zaman Adalet Bakanlığını’nı aradığında yaşadıklarını da paylaşan Akman, “Adalet Bakanlığı’nı aradım, bana ölüm orucunu bıraksın biz ona öyle yardımcı olabiliriz dediler. Ya bırakmazlarsa ölsünler mi diye sorduğumda ölürlerse ölsünler denildi. Bir annenin yüzüne böyle söylenir mi? Aradığıma bile pişman oldum” diye isyan etti.

31 Ağustos 2020; Konya Ereğli T Tipi Cezaevi’nde mahkum olan Kadir Kurt, Konya (Ereğli) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre 23 Ağustos 2020 tarihinde saat 19:00’da kurumda yapılan sayım işlemi sırasında kaldığı hücrede ölü bulundu. 

Savcılık açıklamasına göre Kadir Kurt, çamaşır ipiyle intihar etti. Açıklamada “Kurt’un intiharına ilişkin doğrudan katkıda bulunan, azmettiren, teşvik eden, yardım eden veya mecbur eden kişi ya da kişiler tespit edilememiştir” denildi.

Gasp suçundan hüküm giyen Kurt’un ailesi ‘şüphelerimiz var’ diyor ve bu iki gardiyanın Kurt’u intihara zorladığından ya da psikolojik şiddet ile intihara sürüklediğinden şüphe ediyor. Aile, Kurt’un ölümünün detaylıca araştırılmasını istiyor.

Kurt ailesi, Kadir Kurt’un kendisine şiddet uyguladığını söylediği iki gardiyanın Kadir Kurt’un ölümünden hemen sonra izne ayrıldığını iddia etti.

Kadir Kurt’un abisi Necdet Kurt, kardeşi Kadir Kurt’un telefonda babasına “Beni burada dövüyorlar, idareye sevk dilekçesi verdim ama cevap vermediler; can güvenliğim yok” dediğini söyledi. Baba da bunu doğrularken ağabey Necdet Kurt, kardeşinin savcılığın açıklamasında belirtildiği gibi psikolojik rahatsızlığının olmadığını savundu. Kurt, “Kafamıza sinmeyen şeyler var. Ruh hali güzeldi. Yaşamaktan vazgeçecek kadar bir hali yoktu. Tahminim ya ilacın etkisiyle ya da gardiyanların baskısıyla intihar etti” ifadesini kullandı.

Ereğli Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan olaya ilişkin yapılan açıklamada ise ‘Kadir Kurt’un 6 Ağustos’ta bir kez daha intihara teşebbüs ettiği, bunun üzerine 10 Ağustos’ta Adana Doktor Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine sevki yapılarak ilaç tedavisine başlandığı belirtildi. Tedavinin ardından tekrar hükümlü olduğu cezaevine dönen Kurt burada Covid-19 salgını nedeniyle tekli odada 15 gün boyunca izolasyon altında kalması için tutuluyordu.

1/1. KADIN CİNAYETLERİ KAPSAMINDA YAŞAMA HAKKININ İHLALİ;

29 Ağustos 2020; Diyarbakır’da cezaevi firarisi Veysi Yoldaş (31) tarafından sokak ortasında pompalı tüfekle vurularak öldürülen Remziye Yoldaş’ın (29), cinayetten 6 gün önce polise giderek, firari eşinin kendisini telefonla arayarak, ölümle tehdit ettiğini söyleyerek şikayetçi olduğu ortaya çıktı.

Remziye Yoldaş’ın 22 Ağustos günü, polis merkezine giderek, eşi Veysi Yoldaş’ın kendisini telefonla arayarak, ölüm tehdidinde bulunduğu gerekçesiyle şikayetçi olduğu öğrenildi. Kadına, ‘çağrı üzerine koruma’ uygulamasına karar verildiği, Veysi Yoldaş’ın firari olması nedeniyle ifadesinin alınamadığı bildirildi. ‘Çağrı üzerine koruma’ uygulamasında, tehlike altındaki kişinin çağrısı ile polisin kişiyi korumaya gittiği belirtildi. Remziye Yoldaş’ın olay öncesi polise bir çağrısı olup olmadığı öğrenilemedi.

2- ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI: (AY m. 19, AİHS m.5, İHEB m.3)

2 Eylül 2020; Yunanistan sahil güvenlik polisi tarafından sabah saatlerinde geri itilen 17 siyasi sığınmacı, Türk sahil güvenliği tarafından gözaltına alındı. 

Türkiye’deki tenkil sürecinden kaçarak Yunanistan’a geçmek isteyen 17 kişilik siyasi sığınmacıyı taşıyan tekne Yunanistan sahil güvenlik polisi tarafından bu sabah saatlerinde geri itildi. Türk sularına geri dönmeye zorlanan sığınmacıları taşıyan teknenin Yunan polisi tarafından itildiği anların görüntüsü sosyal medyada yayınlandı. 4’ü çocuk 17 sığınmacının zor anlar yaşadığı ana ait görüntülere sosyal medyadan tepki yağdı.

27 Ağustos 2020; Yunanistan tarafından geri itildikten sonra yakalanan öğretmenden mektup

13 Ağustos 2020 tarihinde Yunan Sahil Güvenlik ekiplerince geri itilen teknede bulunan öğretmen Mehtap Karpuzcu, Türkiye karasında yakalanmış ve Çanakkale Cezaevi’nde hücreye konulmuştu. Aynı zamanda anne olan ve dışarıda 7 yaşındaki oğlunu bırakan Mehtap Karpuzcu, kaldığı cezaevinden bir mektup yazdı. Eşi Osman Karpuzcu’nun da cezaevinde olmasından dolayı oğlununbakımı ile ilgili oldukça endişeli olan Mehtap Karpuzcu, oğlunun beslenmesi ve eğitimi ile ilgili ayrıntılı açıklamaları kardeşine yazmak zorunda kaldı.

01 Eylül 2020; AİHM Aytaç Ünsal’ın Başvurusunu Reddetti.

Av. Aytaç Ünsal’ın sağlık durumu nedeniyle AİHM’e yapılan başvuru, Mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme Av. Ebru Timtik’in yaşamını yitirdiğini bilmesine rağmen Av. Aytaç Ünsal’a yönelik yakın bir tehlike olmadığı gerekçesiyle tedbir talepli başvuruyu reddetti. Av. Ebru Timtik’in yaşamını yitirmesinden önce de AYM, Timtik’e yönelik yakın bir tehlike olmadığını söylemişti. 

3- İŞKENCE YASAĞININ İHALİ: (AY m.17, AİHS m.3, İHEB m.5)

28 Ağustos 2020; Terhisine 90 gün kala 15 Temmuz olaylarının içine sürüklenen ve 17 yıl 6 ay hapis cezası verilen er Tunahan Kurt, Silivri Cezaevi müdürünün gözünün önünde kamerasız bir odada dövüldüğünü açıkladı.

15 Temmuz’dan sonra Silivri’ye gönderilen er Tunahan Kurt, yaşadıklarını HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’na 4 Ağustos 2020’de gönderdiği mektupta anlattı. Kurt, “Müdür beyin gözü önünde beni darp ettiler. Boynumda morluklar oluştu. Darp edeceği kişileri hep bu odaya sokuyorlar. Çünkü bu odada kamera yok” dedi.

İstanbul Kartal Maltepe Nurettin Maraşel Kışlasında askerken 15 Temmuz gecesi Boğaz Köprüsü’ne götürülen ve balistik raporları temiz çıkmasına rağmen ceza verilen Tunahan Kurt 4 yıldır Silivri’de tutuklu. Kendi durumunda olan erlerin çoğunun tahliye edildiğini, dosyasının ise Yargıtay’da bekletildiğini söyleyen Kurt, bir kapalı görüş sonrası yaşadığı darp olayını ve nedenini mektubunda anlattı.

“Bir de bu olanlar yetmiyormuş gibi cezaevinde şiddete ve hakarete maruz kalıyorum. Yine bir kapalı görüş sonrası görevli memurlardan biri bizler ailemiz ile görüşürken gelip kapıları yumruklayıp bağırmaya başladı. Görüş bittikten sonra bu memur yine bağırmaya devam etti. Ben de sadece ne bağırıyorsun dedim. Bunun üzerine beni müdür beyin de olduğu hazır kuvvet odasına soktular. Müdür beyin gözlerinin önünde beni darp ettiler ve boynumda morluklar oluştu. Darp edeceği kişileri hep bu odaya sokuyorlar. Çünkü bu odada kamera bulunmamaktadır.”

Olaydan sonra rapor almak için revire çıktığını ve alamadığını belirten Kurt, Silivri Cumhuriyet Savcılığı’na yaptıkları şikayetlerin de yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle işleme alınmadığını kaydetti.

30 Ağustos 2020; SAT komandosu gördüğü işkenceyi anlattı.

15 Temmuz’ta gözaltına alınan ve Su Altı Taarruz (SAT) birliğinde görev yapan astsubay Murat Fırat’ın mahkeme ifadeleri yayınlandı. Fırat’ın ifadeleriyle o dönem görevine dönen Ergenekon sanıkları ile emekli askerlerin bizzat işkencelere katıldıkları mahkeme kayıtlarına geçti.

NordicMonitor’ın aktardığı habere göre, Fırat, 17 Temmuz 2016’da SAT Komutanlığında, 17-18 Temmuz’da Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde, 18-20 Temmuz İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 21 Temmuz’da da Silivri Cezevi’nde işkence gördüğünü 55 sayfalık ifadesinde ayrıntılarıyla anlattı.
Murat Fırat 7 Ocak 2020 tarihindeki duruşmada verdiği ifadede SAT birliği olarak defalarca son dakika gelen emirle Türkiye’nin her yerine terör saldırısı ihtimaliyle koruma görevine gittiklerini örnekler vererek anlattı.

15 Temmuz’da da terör saldırısı ihtimaliyle gece vakti Akıncılar Üssü’ne götürüldüklerini pistin yanında tel örgülerde sabaha kadar nöbet tuttuğunu anlatan Fırat sabaha karşı üs jetlerce bombalanınca ters bir şeylerin olduğunu anladıklarını ve geri dönme emri aldıklarını söyledi,
“Emirle gittiğimizi söylüyor darbeci olmadığımızı haykırıyorduk. Ama nafile. İpini koparan boğa gibi soluyor bağırıyor ve darp ediyorlardı. Bunlar yaşanırken bazıları da yaptığı işkenceleri cep telefonu ile kayıt altına alıyordu.

İşkenceler devam ederken arada bir kim o Almanya’da sorgulama eğitimi alan diyerek yanıma geliyor. Bana ekstra işkence ve hakarette bulunuyorlardı. Çünkü bu SAT komutanı Amiral Turhan Ecevit’in özel isteği idi. Polislerde Turhan Ecevit’in bu isteğini hiç kırmadı.” dedi.
Murat Fırat mahkemede kendisine işkence yapanlar hakkında şikayetçi olmasına rağmen mahkemece bir işlem yapılmadığı gibi, işkenceci isimlerin mahkeme huzurunda dinlenmesine de gerek görülmedi.

4- ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ: (AY m.141/4, AİHS m.6)

1 Eylül 2020; 15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü’ne götürülen ve 9 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan Hamza Yıldız bir er olarak Silivri Cezaevinde çürümeye terk edildiğini söyledi.

Yoksul ve gariban bir ailenin çocuğu olduğunu belirten Hamza Yıldız mektubunda çocukluğunu nasıl geçirdiğini, 10 yaşındayken sanayilerde çalışmak zorunda kaldığını anlattı:

“Benimle beraber 4 kardeşiz. Bir erkek, 2 kız kardeşim var. Babam yaşlı ve hasta olduğu için çalışamıyor. Abim ile ben gücümüz yettiği kadar bu aileyi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ben 10 yaşımdan beri sanayide arabaların altında, gözlerime kadar her yerim yağ içinde, elim kolum parçalanmış, dişimi tırnağıma takıp çalışmak zorunda kaldım. Emsallerim çocukluğunu yaşarken ben onlara bakıp ağlayarak o küçücük yaşta bedenimde 10 kat ağırlığın altında çalışıyordum. Geceleri aç karnına uyumak nedir, yoksulluk nedir ben çok iyi biliyorum.

“BUNLARI HAK EDECEK BİR BİR ŞEY YAPMADIM”

Ben bunları hak edecek hiçbir şey yapmadım. Okuluma bile doğru düzgün gidemedim. Çocukluk nasıl bir duygu ben bilmiyorum ama asla bilemeyeceğim. Garibanlığı, yoksulluğu ben seçmedim. Kışın soğuğuna yırtık ayakkabı ve ceketle ben okula giderdim. Herkes pırıl pırıl giyinip gelirken ben yırtık parçalanmış kıyafetlerle okula gelmek zorundaydım. Çünkü gariban bir ailenin evladıydım. Arkadaşlarım kantine gidip bir şeyler yerken ben onların ağzına bakardım. Benim ailem şimdi bu durumda bana cezaevine para göndermekte zorlanıyor. Benim ailemi omuzlayıp kaldırmam gerekirken ailem beni omuzlayıp kaldırmaya çalışıyor.”

“ÇILDIRMA NOKTASINA GELDİM”

Silivri Cezaevinde koğuşların kalabalık olduğu biliniyor. Hamza Yıldız da mektubunda bunu doğruluyor ve 7 kişilik koğuşlarda bazen 42, bazen 27 kişi kaldıklarını kaydediyor, pandemi süreci nedeniyle salgın korkusu yaşadıklarını ifade ediyor. Bir yılı aşkın süredir ailesini göremediğini vurgulayan Yıldız “Artık takatim kalmadı, çıldırma noktasına geldim.” diyor.

“YAŞAMAYACAĞIM KADAR CEZA ALDIM”

15 Temmuz gecesi Kuleli’den çıkarılan erlerin bir kısmı Boğaziçi, bir kısmı FSM, bir kısmı da Çengelköy’e götürülmüştü. O davalarda yargılanan erlerin beraat ettiğini hatırlatan Yıldız, kendisinin onlardan ne farkı olduğunu soruyor ve 9 kez müebbet ve 564 yıl ceza aldığını, ‘yaşamayacağı kadar ceza verildiğini’ vurguluyor.

Mahkemede kendilerini doğru düzgün ifade etmelerine izin verilmediğini, bir yandan küfürlere, bir yandan avukatların baskısına maruz kaldıklarını söyleyen mektubunu şöyle bitiriyor:
“Oldu bittiye getirip bizi çürümeye terk ettiler. Ben sizlere sormak istiyorum. Hangi vicdan, hangi yürek, 42 günlük bir eri, cezaevinde suçsuz olmasına rağmen çürütmek ister? Hakkım olan yaşama hakkını istiyorum. Adalet dileniyorum. Kaybolup giden 4 senemi istiyorum.”

4/1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlali:

31 Ağustos 2020; Başsavcılığın Timtik ve Ünsal’ın tahliye talebi görüşü: Dosyadan karar verilsin.

Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı, adil yargılanma talebiyle tuttuğu ölüm orucunun 238. gününde yaşamını yitiren Ebru Timtik ve orucun 209. gününde olan Aytaç Ünsal’ın tahliye talebine ilişkin mütalaasında. Timtik’in öldüğü gün verilen mütalaada, mütalaa vermeye gerek olmadığını, dosya üzerinden karar verilmesi gerektiğini belirtti.

5- İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ: ( ANAYASA M. 25, 26, AİHS M. 10, İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ M. 19)

1 Eylül 2020; Hatay Milletvekili Barış Atay’a Saldırı.

Kadıköy’de 1.30 sularında arkadaşıyla birlikte bir mekandan çıkan Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay’a, 5 kişilik bir grup ‘vatan haini’ diyerek saldırdı. Grubun yere düşürdükten sonra tekmelemeye başladığı Atay, travma ve kaburgalarında kırık sebebiyle tedaviye alındı. Aynı gün gündüz sularında Barış Atay sosyal medya üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Sen tecavüzcüyü korudun.” Demişti. Bunun üzerine Süleyman Soylu da Barış Atay’a hitaben “Senden tecavüzcü olur, dikkat et yakalanma.” Demişti.

5/1. TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKININ İHLALİ (AİHS m.11, AY m.34): 

30 Ağustos 2020; 30 Ağustos kutlamasına polis müdahale etti, CHP’li vekile tekme atıldı

Kırşehir İl Başkanlığının 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 98’inci yıl dönümünde düzenlemek istediği zafer alayı polis tarafından engellendi. CHP Kırşehir Milletvekili Metin İlhan, polis şiddetine maruz kalarak kendisine tekme atıldığını açıkladı.

29 Ağustos 2020; Halfeti’de HDP açıklamasına polis müdahalesi

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Demokratik Mücadele Programı çerçevesinde Urfa’nın Halfeti ilçesinde bulunan 4 Nisan Parkı’nda yapmak istediği “İnsan zinciri” eylemine polis müdahale etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecritte dikkati çekmek amacıyla yapılmak istenen basın açıklaması, engellendi.

Aralarında HDP kent Milletvekilleri Ömer Öcalan, Nusrettin Maçin, PM Üyesi İzzet Karadağ, İl Eşbaşkanı Emine Çetiner’in de olduğu heyet. çarşı merkezi ile Göklü (Gogan) Mahallesinde esnaf ziyaretinde bulundu. Yoğun bir ilgiyle karşılaşan HDP heyeti, ziyaretlerin ardından yapmak istediği basın açıklamasına müdahale edildi.

6- BİRDEN ÇOK HAK İHLALİNİ İÇİNE ALAN OLAYLAR:

01 Eylül 2020; Erdoğan Avukatlıktan Men düzenlemesi getirmeye çalışıyor!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Eylül 2020 tarihinde yaptığı konuşmada, Ebru Timtik’in fotoğrafı bulunan pankartın İstanbul Barosu tarafından asılması ile ilgili yorumda bulundu. Diğer mesleklerde terör örgütüyle içli dışlı bulunan kişilerin meslekten men edilmesi gibi, avukatlıktan men kurumunun getirileceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Teröristlerin avukatlığını yapanın teröristliğe soyunması mümkün değildir. Şayet yaparsa bunun bir bedeli olmalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle çarpık bir duruma izin verilemez. Önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız.” Diyerek adlî yıl açılışında yargının savunma ayağını kontrol altına alacağını ifade etti. 

6/1. CEZAEVİNDE YAŞANAN İHLALLER:

27 Ağustos 2020; Biri 10 günlük, iki bebeğiyle tutuklanan Eylem Oyunlu’ya cezaevinde çıplak arama

Diyarbakır Cezaevi’nde kalan kadınlar, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na yazdıkları mektupla karşılaştıkları hak ihlallerini anlattı: Biri 10 günlük diğeri 2 yaşında iki bebeğiyle tutuklanması kamuoyunda yoğun tepkiyle karşılanan Eylem Oyunlu da cezaevine girişte çıplak aramaya maruz kaldı.

Ayrıca Cezaevinde bulunan kameralar nedeniyle kendilerini sürekli ‘gözetleniyor’ gibi hissettiklerini kaydeden kadınlar, banyo ve tuvaletleri gören kameralar nedeniyle tedirgin olduklarını kaydediyor.

27 Ağustos 2020; Kırşehir Cezaevi’ndeki 14 tutuklu 101 gündür açlık grevinde

Cezaevinde yaşanan ihlallere tepki gösteren 14 tutuklu, 101 gündür dönüşümlü açlık grevinde. Tutukluların aileleri ve avukatları, mevcut sorunların çözümüm için cezaevi yetkilileri ile görüşmek istediklerini ancak bu yönlü tüm taleplerinin yanıtsız kaldığını anlattı.

Kırşehir E Tipi Cezaevi’nde tutulan 14 siyasi tutuklunun cezaevi yönetiminin keyfi uygulamaları nedeniyle 101 gündür dönüşümlü açlık grevinde oldukları öğrenildi. Cezaevi yönetiminin dayattığı askeri sayım ve kaba dayağa varan insanlık dışı yaklaşımlarına karşı 19 Mayıs’ta açlık grevine başladıkları belirtilen tutuklular, 32 gün sonra dönüşümlü açlık grevinde çevirdikleri eylemlerini halen sürdürüyor.

27 Ağustos 2020; Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu Üyesi Berivan Korkut, cezaevlerinde kaç tutuklunun salgına yakalandığının net olarak bilmediklerini belirtti.

Korkut, 25 Haziran tarihinde Ceza ve Tevkifevleri Başkanlığı (CTE) tarafından yapılan açıklama ile 91 tutuklunun salgına yakalandığının belirtildiğini söyledi.

Açıklanan rakamın gerçekçi olmadığının altını çizen Korkut, “Adalet Bakanlığının cezaevleri hakkında belirli aralıklarla açıklama yapması gerekiyordu. 2 aydır bakanlık korkunç bir sessizlik içerisinde. Bilgilerin şeffaf paylaşılmaması, tutuklu yakınlarında ciddi kaygılara neden oluyor” dedi.

Salgın gerekçe gösterilerek alınan önlemelerin tutuklular için tecrit halini aldığını ifade eden Korkut, “Bunun artık bir hak ihlali noktasına kaydığını düşünüyoruz. İnsanlar aileleri ile görüşemiyorlar ve hastalığın ne kadar daha süreceği belli değilken bu konuda maalesef adım atılmıyor” dedi.

Korkut, “Ağır hasta tutukluların bir an önce evde tedavi koşulları sağlanmalı. Cezaevinde düzenli tedavi görmesi gereken kişiler bu tedavileri görmüyor. Gördükleri zaman da karantina bölümlerinde kalıyorlar. Tek başına karantina da hayatlarını devam ettiremiyorlar. Adli tutuklular ise toplu halde karantinada tutuluyorlar” diye konuştu.

Karantina bölümleri hakkında ciddi şikayetler aldıklarını sözlerine ekleyen Korkut, Adalet Bakanlığının, salgın sürecini yürütme konusunda mutlaka sivil toplum kuruluşlarıyla iletişime geçmesi gerektiğini ifade etti.

31 Ağustos 2020; Van cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporlaştırıldı

Van cezaevlerinde yaşanılan hak ihlali raporunu açıklayan ÖHD Van Şubesi, cezaevi girişinde bulunan lavaboların kirli ve temizlik malzemelerinin olmadığına dikkat çekerek, cezaevi idaresinin vaka sayılarında şeffaf yaklaşmadığını ve telefon görüşmelerinde sosyal mesafenin hiçe sayıldığını kaydetti.

31 Ağustos 2020; Tutuklu öğretmenin, tıp öğrencisi kanser kızı ölüm döşeğinde

Dördüncü evre mide kanseriyle savaşan tıp öğrencisi Ayşe Koca’nın durumu ağırlaştı. Gözetim altındaki Ayşe’nin babası Ali Koca 18 aydır tutuklu.

8 Kasım 2019’da mide kanseri teşhisi konulan Ayşe Koca (21) bir haftadır Denizli Özel Tekden Hastanesi’nde tedavi görüyor. Bugün durumu ağırlaşan genç öğrenciyi doktorlar her an yoğun bakıma alabileceklerini söyledi.

2 Eylül 2020; Cezaevinde ‘Ne mutlu Türküm diyene’ dayatması

İzmir Aliağa’da bulunan Şakran 1 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan altı kişinin, koğuşlarının değiştirilmesini kabul etmemesi sonrası gardiyanlar tarafından darp edildiği bildirildi. Darp sonucu tutukluların vücutlarının çeşitli yerlerinde morluk ve yaralar oluştuğu aktarıldı.

Darp edilen tutuklulardan Barış İldem, yaşananları telefonla görüştüğü yeğeni Kadri Süer’e anlattı. Süer, koğuş değişikliği üzerine yaşanan tartışma üzerine tutukluların darp edildiğinin dayısı tarafından kendisine söylendiğini paylaştı. Dayısının alnında yaralar ve kollarında şişme oluştuğunu, çene kemiğinin ise yerinden çıktığını belirten Süer, dayısının konuşmakta zorluk çektiğini söyledi.

Diğer tutukların da benzer durumda olduklarını dile getiren Süer, dayısının kendisine, “Darp esnasında ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diye bağırmaya zorladılar. Bunu kabul etmedik. Bunun üzerine daha fazla darp ettiler. Bizi çıplak hale getirip, darp etmeye devam ettiler. Darp raporu almak için hastaneye götürülmek istendik. Ancak hastane sevkimiz yapılmadı. Şu an 13 kişi 3 kişilik koğuşta tutuluyoruz” dediğini ifade etti.

2 Eylül 2020; İç Anadolu Cezaevi Raporu: İhlaller arttı, 11 tutukluya 3 kişilik yemek veriliyor

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu “İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu’nu” açıkladı. ÖHD Ankara Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan komisyon üyesi Bilal Erman, raporu İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan 8 ilde yer alan cezaevlerinden edindikleri bilgiler doğrultusunda hazırladıklarını belirtti.

RUTİN KONTROLLER YAPILMIYOR

Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutukluların kendilerine dezenfektan verilmediğini, rahatsızlıkları olanların rutin kontrollerinin Kovid-19 nedeniyle yapılmadığını, hastaneye sevklerde sorun olduğunu ifade ettiklerini belirten Erman, “Kantin fiyatlarının pahalılığı ve çeşit azlığı ya da istenen ürünün getirtilmeyişi sebebiyle dış kantin hakkından mahrum kalan mahpusların iç kantin hakkından da fiilen mahrum bırakıldığını ifade etmişlerdir” dedi.

ÇIPLAK ARAMA DAYATMASI, TEK KİŞİLİK HÜCRE…

Söz konusu cezaevinde hastane sevk işlemlerinin yapılmadığını kaydeden Erman, “Mahpus S.A. tarafından görüşme tarihinden bir ay öncesinden boğazından kan geldiği, hastaneye sevk istemesine rağmen sevk yapılmadığı belirtilmiştir. Aynı hapishanedeki A. Ç.’ye çıplak arama yapılmak istendiği, karşı çıktığı için 1 ay iletişim cezası aldığı ifade edilmiş ve bu sebeple kronik hastalığı bulunan (kemik erimesi, Hepatit, fıtık) A.Ç.’nin sakıncalı olarak görülerek tek kişilik hücreye alındığı ifade edilmiştir” ifadelerini kullandı.

GAZETELER VERİLMİYOR

Erman, raporda yer alan diğer altı cezaevinde yaşanan hak ihlallerini ise şöyle sıraladı: “Tokat T Tipi Hapishanesi’ndeki mahpuslar, gerek savcı gerekse hapishane idaresiyle görüşmek istediklerinde sadece infaz koruma memurlarıyla muhatap olabildiklerini belirtmişlerdir. Yeni Yaşam Gazetesi başta olmak üzere süreli yayınların kendilerine ulaştırılmadığını, sadece Hürriyet, Taraf gibi süreli yayınlara ulaşabildiklerini, Evrensel Gazetesi’nin kendilerine verilmediğini, OHAL sürecinde başlayan 5 kitap kısıtlamasının halen devam ettiği ancak devam eden sınırlamaya ilişkin bir kararın kendilerine sunulmadığı beyan edilmiştir.

MAHPUSLAR AÇLIK GREVİNDE

1 Temmuz tarihinde tekrar Kırşehir E Tipi Cezaevi’ne ziyaret gerçekleştirilmiştir. Mahpuslar koşullarının iyileştirilmemesi ve halen kendilerine muhatap bulamamaları sebebiyle açlık grevindeler. Mahpuslar idare ile görüşme sağlayamadığı, kötü muameleye ilişkin yaptıkları suç duyurusu hakkında halen geri dönüş olmadığı belirtilmiştir. Mahpusların suç duyuruları hakkında bir gelişme olmadığının ve halen müşahede odasında tutulduklarının belirtilmesi üzerine Cezaevi Savcısı ile görüşme gerçekleştirmek için adliyeye giden avukatlar, Cezaevi Savcısı tarafından dinlenmemiş ve direkt kapıdan çıkmaları istenmiş, polis çağırmakla tehdit edilmiş ve polis çağrılmıştır. Kırşehir E Tipi Kapalı Hapishanesi’nde yaşanan sorunlara dair hapishane idaresi ve cezaevi savcısının görüşmeyi kabul etmemeleri, avukat ziyaretleri sırasında polis ve TOMA’nın Cezaevi önünde bulunması, GBT yapılması istenmesi ile görüşme mümkün olamamaktadır.

KELEPÇELİ MUAYENE

Bünyan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde 9 Temmuz tarihinde yapılan görüşmelerde hastane sevklerinin pandemi şüphesi haricinde durduğu, pandemi öncesinde hastaneye gidildiğinde kelepçeli bir şekilde muayene yapıldığı, hastalıklarının dayanılmaz bir hale geldiği, koğuşta 10 kişi için gerekli havalandırma koşulunun olmadığı; Yeni Yaşam gazetesi başta olmak üzere süreli yayınların kendilerine ulaştırılmadığı, ara sıra verilen Evrensel Gazetesi’nin de 10 gündür kendilerine verilmediği, Kovid-19 pandemi sürecinde önlemleri bir tecrit aracı olarak kullandıklarını ama koğuşlarda dezenfeksiyon ya da ilaçlama işleminin yapılmadığı, yemek konusunda sorun yaşadıklarını belirtmişlerdir.

AYLIK 650 TL ELEKTRİK FATURASI

Mahpuslar, koğuşta aylık ortalama 650 TL elektrik faturası ödediklerini ve idarenin pandemi döneminde dahi bu parayı tehditlerle aldığını, parayı ödememeleri halinde elektriklerinin kesileceği cevabını aldıklarını, rahatsız olan koğuş arkadaşlarının sağlıkları için bu parayı vermeye mecbur kaldıklarını ifade etmişlerdir.

11 KİŞİYE 3 KİŞİLİK YEMEK

Eskişehir H Tipi Kapalı Hapishanesi’nde 3 Temmuz tarihinde yapılan görüşmelerde mahpuslar; cezaevi idaresinin kendilerine yasal olarak tanımlanan haklarını kullanmayı engellediğini, keyfi bir biçimde kısıtlamalara gittiğini ifade etmiştir. Yeni Yaşam gazetesinin keyfi olarak verilmediğini, mektuplarının göndermiş oldukları adrese ulaşıp ulaşmadığını tespit edemediklerini, özellikle Uluslararası Af Örgütü ve Birleşmiş Milletler gibi hak arama mercileri ve sivil toplum kurumlarına yazdıkları mektupların hiçbir şekilde gönderilmediğini ifade eden mahpuslar; yemek iaşelerinin koğuştaki kişi sayısına göre çok çok az olduğunu, 11 kişiye 3 kişilik yemek verildiğini belirtmişlerdir.

Mahpuslar ayrıca pandemi sürecinden beri koğuşların bir ya da iki defa dezenfekte edildiğini, kendilerine sadece bir litre çamaşır suyu verildiğini ifade etmişlerdir.

6 AYDIR TEKLİ HÜCREDELER

Afyon 1 No’lu T Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sevk edilen mahpuslara, askeri nizamda ayakta sayım dayatılmış; askeri nizamda sayımın yasal bir dayanağı olmadığından bahisle mahpuslar bu talebe itiraz etmişlerdir. İtirazından dolayı birçok mahpusun tekli hücreye alındığı ve bu hücrelerde tutulduğu raporlarımızda da mevcuttur. Bu süreçte idare ile yaptığımız görüşmeler ve itirazlar neticesinde birçok mahpus tekrar koğuş sistemine alınırken mahpuslardan İ.Ç., M. S.K. ve Y.B.’nin Şubat 2020 tarihinden bu yana tekli hücrede tutulmaya devam edildiği, bu duruma İdare Gözlem Kurulu kararının gerekçe gösterildiği tespit edilmiştir.

Mahpusların daha önceki beyanlarında farklı tarihlerde tüm mahpuslara kamu görevlisi olan gardiyanlar tarafından farklı yöntemlerle işkence yapıldığı ifade edilmiştir. Buna ilişkin beyanlar mahpuslar tarafından yazılı olarak idareye, sözlü olarak ise tarafımızca iletilmesine rağmen bu noktada hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.

Similar Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

HUKUKİ DESTEK- WhatsApp
1